Tıpkı diğer büyücüler gibi 
Gandalf da yaşlı bir adam görüntüsündedir. Gri bir cüppe giyer ve bir gezgin ya 
da bir danışman kisvesi altında dolanır. Saruman’ın aksine Gandalf doğuya hiç 
gitmedi ve asla bir yeri kendisine mesken edinmedi. Hareketlerini Orta-Dünya’nın 
kuzey batısı ile yani hâlâ Sauron’a karşı koyan Dunedain (Batıili insanları) ile 
Eldar’ın (elflerin) son üyelerinin bulunduğu bölgeler ile kısıtlı tuttu.
 
* İlk İhtiyatlar 
   
 1100 
yılları civarında Istari ve Eldar bazı şeytani güçlerin Kuyutorman’daki Dol 
Guldur’a yerleştiğini keşfederler. Karanlık şekiller ormanın içerisinde hareket 
ediyor ve kötülük ormanın içerisinde hızla yayılıyordur. İçlerinden bazıları 
bunun dünyaya işkence etmek için geri dönmüş bir Nazgûl olduğunu düşünür. 
Bazıları ise yeni bir şeytani gücün doğmakta olduğu fikrini öne sürer. Fakat 
Gandalf bundan emin değildir ve Sauron’un geri dönmüş olabileceğinden 
korkmaktadır.
1100 
yılları civarında Istari ve Eldar bazı şeytani güçlerin Kuyutorman’daki Dol 
Guldur’a yerleştiğini keşfederler. Karanlık şekiller ormanın içerisinde hareket 
ediyor ve kötülük ormanın içerisinde hızla yayılıyordur. İçlerinden bazıları 
bunun dünyaya işkence etmek için geri dönmüş bir Nazgûl olduğunu düşünür. 
Bazıları ise yeni bir şeytani gücün doğmakta olduğu fikrini öne sürer. Fakat 
Gandalf bundan emin değildir ve Sauron’un geri dönmüş olabileceğinden 
korkmaktadır. 
    Sonraki 200 yıl boyunca şeytani 
karanlık git gide büyür ve civardaki kötü varlıklar da kendine çeker. Orclar 
Puslu Dağlar’da ve civarında çoğalmaya başlar. Nazgûl’un en güçlüsü olan 
Cadı-Kral, kuzeyin çorak topraklarında Angmar kalesini inşa eder ve Arnor 
Krallığı’na karşı sonu gelmeyen bir savaş başlatır. Diğer bölgelerdeki savaşlar, 
hastalıklar ve felaketler bütün Orta-Dünya’yı kasıp kavururken Moria ve Minas 
Ithil karanlıklara gömülür. 2063 yılında Gandalf, ardındaki sırrı açığa çıkarmak 
üzere Dol Guldur’a girer. Fakat “Ölüm Büyücüsü” adı ile anılan düşman erken 
davranıp oradan kaçar ve Gandalf onun kim olduğunu keşfedemez. Sonraları kötülük 
bir süreliğine ortadan kayboldu ve “Dikkatli Barış” dönemi başlar. 
    Bu barış neredeyse 400 yıl kadar 
sürdü fakat 2460 yılında Ölüm Büyücüsü Dol Guldur’a geri döner. Üç yıl sonra ise 
Ak Konsey tekrar toplanır. Galadriel, konseye Gandalf’ın başkanlık etmesini 
istediği halde bu görevi Saruman üstlenir. Çünkü irfanı çok geniştir ve Gandalf 
bir yere bağlanıp kalmamak adına bu pozisyonu reddetmiştir.  
    2850 yılında Gandalf bir kez 
daha fakat bu kez büyük bir gizlilik içerisinde Dol Guldur’a girer ve bu sefer 
pek çok şeyi keşfetme imkânı bulur. Her şeyden önce Ölüm Büyücüsü bir Nazgûl 
değil, bu Sauron’un ta kendisidir. Ayrıca zindanlarda Erebor’un kraliyet 
soyundan olan cüce Thrain’i de bulmuştur. Cücelerin yedi güç yüzüğünden 
sonuncusu kendisinden zorla alınmıştır. Anlaşılan o ki Sauron geriye kalan Güç 
Yüzüklerini toplamakta ve büyük bir ihtimalle de kayıp olan Tek Yüzük’ü 
aramaktadır. 
    Gandalf Dol Guldur’dan kaçarak 
Ak Konsey’e döner. Keşfettiği şeyleri diğerleri ile paylaştıktan sonra Tek Yüzük 
halen kayıpken ve Sauron yeteri kadar güçlenmemişken saldırmaları gerektiğini 
ileri sürer. Fakat Saruman Tek Yüzük’ün uzun zaman önce denizde kaybolduğunu 
iddia ederek izlemelerinin ve beklemelerinin daha iyi olacağını söyler. Konseyin 
büyük çoğunluğu da Saruman ile aynı görüştedir. Konseyin güçlü üyelerinden biri 
olan Yarı-Elf Elrond, daha sonra yaptıkları özel bir görüşme esnasında Gandalf’a 
Yüzük’ün bulunacağı hakkındaki önsezilerinden ve bu çağı sona erdirecek savaşın 
yaklaştığından bahseder. Aynı zamanda bunun karanlık ve keder dolu 
olabileceğinden korktuğunu da ekler. Gandalf ise birçok “garip rastlantının” 
meydana geldiğini ve “yardımın zayıfların elinden geleceğini” söyleyerek 
Elrond’u cesaretlendirir. Gandalf o zamanlar Saruman’ın Tek Yüzük’ü artık 
kendisi için istediğini ve yüzüğü gizlice Anduin’in kıyıları boyunca aradığını 
henüz fark etmemiştir. 

* Erebor Görevi 
    2941 
yılında, Gandalf geceyi Bree’de geçirirken bir tesadüf eseri Thorin Meşekalkan 
ile karşılaşır. Konuşmayı başlatan Thorin’dir çünkü Gandalf ile konuşması 
gerektiğine dair garip bir aciliyet hissine kapılmıştır. Hali hazırda Thorin’i 
aradığından bu durum karşısında Gandalf’ın da kafası karışmıştır. Bir süre 
boyunca aynı yolu takip edeceklerini fark ettiklerinde ise birlikte yolculuk 
etmeye karar verirler. Thorin tavsiye istiyordur, Gandalf ise Ejderha Smaug 
hakkında bilgi…
    Sonunda Gandalf, Thorin için hem 
ejderha Smaug’u yok edebileceği hem de ailesinin servetini geri kazanabileceği 
bir plan hazırlar. Gandalf’ın seçeceği bir hırsız eşliğinde… Gandalf bu iş için 
bir Hobbit’in uygun kaçacağını düşünür ve aklına birkaç yıl önce tanıştığı 
maceraperest bir Hobbit olan Bilbo Baggins gelir. Fakat bu sıralarda Bilbo bir 
maceraperest olmaktan oldukça uzaktır. Yine de Gandalf bir şekilde Baggins’i 
Thorin’in hırsızı olmaya ikna eder. Gandalf da Thorin ve arkadaşlarına 
Ayrıkvadi’ye kadar eşlik eder. Yolculuk sırasında Gandalf, bir trol yığını 
içerisinde Glamdring adı ile bilinen bir elf kılıcı bulur ve hayatının geri 
kalanı boyunca da bu kılıcı taşır.
    Gandalf, Thorin ve arkadaşlarına 
Puslu Dağlar boyunca eşlik eder, hatta onları birkaç kez orclardan ve diğer 
tehlikelerden de kurtarır. Bu aynı zamanda Bilbo’nun “sihirli bir yüzük” 
bulmasıyla aynı zamana denk geliyordur. Bilbo bu yüzüğü, grup Puslu Dağar’ın 
derinliklerinde iken Gollum adındaki bir yaratıktan kazanır. Taktığında Yüzük 
ona görünmezlik özelliği sağlamaktadır. Bilbo bir süreliğine de olsa yüzüğü 
Gandalf ve diğerlerinden gizler. O zamana kadar hobbitleri pek dikkate almamış 
olan Gandalf ise bu hobbitin yapabildikleri karşısında oldukça hayrete 
düşmüştür. Bu yüzden hayatının geri kalanı boyunca hobbitler ile yakından 
ilgilenir. Özellikle de Baggins ailesi ile… 
    Görev tamamlanmadan önce Gandalf 
grubu terk eder. Yine de görev başarılır; Smaug öldürülür ve Beş Ordular 
Muharebesi sonunda Erebor Cüceleri, Dale insanları ve Orman Elfleri’nin kurduğu 
ittifak karşısında Puslu Dağar’ın Orcları yenilir. Gandalf öncelikli hedefi olan 
Smaug’un yok edilmesini başarmış ve Sauron’un onu kullanmasını engellemiştir. 
Çok sayıda Orc ve Warg’un öldürülmesi ile de Ayrıkvadi’yi Lothlorien’i tehdit 
eden tehlikeler ortadan kaldırılmıştır.
 
*Yüzük Savaşı
* Gölgenin Dönüşü 
    Kuyutorman’ın kıyısına 
geldiklerinde Gandalf, Ak Konsey’in buluşmasına katılabilmek için Thorin ve 
arkadaşlarından ayrılır. Konsey acı haberler eşliğinde toplanır. Sauron’un gücü 
geri dönmektedir, hem de yüzüğü olmadığı halde… Gandalf en sonunda konseyi Dol 
Guldur’a karşı harekete geçme konusunda ikna eder. Sauron’dan bir rakip olarak 
korktuğundan ve Sauron’un yüzüğü arayışını geciktirebilmeyi dilediğinden Saruman 
bile isteklidir bu kez. Konsey gücünü ortaya koyar ve Sauron Kuyutorman’dan 
sürülür. 

    Konseyin ümitlerinin aksine 
Sauron bu atak yüzünden zayıf düşmez. Bu hareketi daha önceden öngörmüştür ve 
geri çekilişi sadece bir aldatmadan ibarettir. Kuyutorman’dan sürülüşünün 
ardından 10 yıl sonra, 2951 yılında kendisini Mordor’da açıkça gösterir ve Barad- 
dûr’u yeniden inşa eder. Ardından en çok nefret ettiği düşmanları olan Numenor 
insanlarına ve hâlâ Orta-Dünya’da bulunan Eldar’a son bir darbe indirmek için 
kuvvetlerini yeniden toplamaya başlar. Doğululardan ve Rhûn Denizi’nin 
ötesindeki halklardan kendisi için ordular gönderilmesini emreder. Güney Harad 
insanlarını, orcları, trolleri ve diğer kötücül yaratıkları Mordor’a toplar. Bu 
arada Sauron’un hizmetkârları da kıymetli Tek Yüzük’ü bulabilmek için Anduin’i 
araştırmaya devam etmektedir. 3018 yılında Sauron Nazgûl’u yüzüğü aramaları için 
kuzeye gönderir. 
    Bu zaman zarfı içerisinde 
Gandalf Shire’ı, özellikle de dostu Bilbo’yu ve onun kuzeni olan Frodo’yu sık 
sık ziyaret etmektedir. Ziyaretleri sırasında, ilerleyen yaşına rağmen Bilbo’nun 
hâlâ genç gösterdiğini hatta hiç yaşlanmadığını fark eder.  Aynı zamanda 
maceraları sırasında kazandığı şüpheli sihirli yüzüğün artık Hobbitin aklını 
çelmekte olduğunu, zihnini çok fazla meşgul etmeye başladığını öğrenir. Gandalf, 
Bilbo’nun yüzüğün aslen kendisine ait olduğu yönündeki düzenbazlığını anımsar -- 
Çünkü Bilbo daha sonradan yüzüğü Gollum’dan çaldığını ona itiraf etmiştir. 
Bilbo’nun yüzükle eskisinden de çok meşgul olduğu da gözünden kaçmaz. Bilbo’nun 
bu ve benzeri hobbitvari olmayan hareketleri Gandalf’ın şüphelerini iyice 
güçlendirir ve Bilbo’yu yüzüğü Frodo’ya bırakması konusunda ikna eder. Ardından 
Frodo’yu yüzüğü asla kullanmaması konusunda uyarır. Artık sihirli yüzüğün bir 
güç yüzüğü olduğundan iyice şüphelenmeye başlamıştır. 
    Gandalf, Arnor Hükümdarlığı’nın 
gizli varisi olan Aragorn ile tanışır ve ikili kısa zamanda arkadaş olurlar. O 
andan itibaren malum sona kadar birlikte çalışmaya başlarlar yani Sauron’un 
çöküşüne kadar… Gollum hakkında daha fazlasını öğrenmeyi arzulayan Gandalf, 
Aragorn’a gider ve onun yardımı ile Gollum’u yakalarlar. Gollum’un hikâyesini ve 
Minas Tirith’in kayıtlarını birleştirir ve Tek Yüzük’ün kayıp hikâyesini 
keşfeder (3017). Gollum’un Barad-dûr’a gitmiş olduğunu öğrendiğinde ise içini 
büyük bir korku kaplar. Çünkü görünüşe göre Sauron, Gollum’a işkence etmiş ve 
sadece “sihirli yüzüğü” öğrenmekle kalmamış aynı zamanda “Shire” ve “Baggins” 
isimlerini de elde etmiştir. Gandalf aceleyle Shire’a geri döner ve Frodo’nun 
yüzüğünün sadece bir güç yüzüğü değil, Tek Yüzük olduğundan emin olur.
 
* Saruman’ın İhaneti 
    
 Gandalf’ın korkularının doğru 
çıkması üzerine Frodo’ya en kısa zamanda Shire’ı terk etmesini tembih eder ve 
her yıl düzenlenen “Bilbo’nun Hoşça kal Partisi”nden önce döneceğine dair 
kendisine söz verir. Frodo, Bilbo’nun imkânı varken Gollum’u öldürmüş olmasını 
dilediğini söyler. Gandalf ise Gollum’un her şey bitmeden önce önemli bir rol 
oynayabileceğini ve kimin ölüp kimin yaşayacağına kendilerinin karar 
veremeyeceğini söyler. Ardından geri geleceğine dair Frodo’ya söz vererek 
Shire’ı terk eder.
Gandalf’ın korkularının doğru 
çıkması üzerine Frodo’ya en kısa zamanda Shire’ı terk etmesini tembih eder ve 
her yıl düzenlenen “Bilbo’nun Hoşça kal Partisi”nden önce döneceğine dair 
kendisine söz verir. Frodo, Bilbo’nun imkânı varken Gollum’u öldürmüş olmasını 
dilediğini söyler. Gandalf ise Gollum’un her şey bitmeden önce önemli bir rol 
oynayabileceğini ve kimin ölüp kimin yaşayacağına kendilerinin karar 
veremeyeceğini söyler. Ardından geri geleceğine dair Frodo’ya söz vererek 
Shire’ı terk eder. 
    Yolda Radagast ile karşılaşır ve 
kendisinden oldukça rahatsız edici haberler alır. Aynı zamanda Saruman’ın 
kendisini görmek istediğini de öğrenir. Arpadam Kaymakpürüzü’ne Frodo’ya 
iletilmek üzere bir mektup bırakır ve irfanından faydalanmak üzere Saruman’ın 
yanına doğru yola çıkar. Çok geçmeden Isengard’a varır ve Saruman ile buluşur. 
Saruman Tek Yüzük’ü ele geçirme arzusunu açıkça dile getirir. Gandalf’a “Eski 
dostum” ve “yardımcım” diye hitap eder ve Yüzük’ü kendileri için ele 
geçirmelerini gücünü Sauron’dan zorla almalarını teklif eder. Gandalf bu teklifi 
reddeder ve Saruman tarafından Orthanc Kulesi’nde esir alınır. Kartalların kralı 
Gwaihir, Gandalf’ı bulur ve onu esaretinden kurtarır. Gandalf artık Nazgûl ve 
Saruman yüzüğü ele geçirmek için çabaladıklarını bildiğinden en kısa zamanda 
Shire’a geri dönmesi gerektiğini biliyordu. Çünkü hem Frodo hem de Yüzük büyük 
tehlikede altındaydı. 
    Gandalf iyi bir binek bulma 
arzusuyla acele ile Rohan’a gider ve Gölgeyele ile karşılaşır. Gölgeyele bir 
yılkıdır ve son derece hızlı ve güçlüdür. Kısa zamanda Gandalf ile Gölgeyele 
arasında güçlü bir bağ kurulur. Gandalf, Kral Théoden’in gönülsüz izni ile 
Gölgeyele’yi alır ve Shire’a doğru yola çıkar. Shire’a vardığında Frodo’nun, 
şans eseri Gandalf’ı beklemeden yola çıktığın duyar ve rahatlar. Fakat aynı 
zamanda Nazgûl’un kara şövalyeler kisvesi altında Shire’a girdiğini ve diyarı 
köşe bucak araştırmakta olduklarını da öğrenir. Endişe ile atını çabucak Bree’ye 
sürer ve Frodo’nun “Yolgezer” ile birlikte şehri terk ettiğini öğrenir. Bu haber 
kendisini oldukça sevindirir çünkü Yolgezer, dostu Aragorn’dan başkası değildir. 
Böylelikle civarın en yüksek bölgesi olan ve etrafı gözetleme imkânı sunan bir 
tepeye, Fırtınabaşı’na doğru yol alır. O gece Fırtınabaşı’nda Nazgûl tarafından 
saldırıya uğrar fakat çetin bir mücadelenin ardından onları geri püskürtmeyi 
başarır. Ardından direkt olarak Ayrıkvadi’ye geçer ve burada Glorfindel 
tarafından karşılanır. Aragorn ve Hobbitler ise ancak birkaç gün sonra 
Ayrıkvadi’ye varabilirler. Frodo hâlâ yüzüğü taşımaktadır fakat çok ölümcül bir 
yara almıştır.
 
* Yüzük Kardeşliği 
    Frodo iyileştikten sonra Elrond 
yüzüğün kaderini belirlemek için bir konsey toplamaya karar verir. Şans eseri 
hemen hemen tüm özgür halklardan bir temsilci çeşitli sebeplerden dolayı 
hâlihazırda Ayrıkvadi’dedir. Elrond ve Gandalf yüzüğün Orodruin dağlarının 
ateşlerinde yani ilk dövüldüğü yerde yok edilmesini tavsiye ederler. Diğerleri 
itiraz ettiler ya da farklı görüşlerde bulundular ama sonuç olarak hepsi 
Gandalf’ın planını uygulamaya razı geldiler. Sonunda Elrond 9 kişiden oluşan 
Yüzük Kardeşliğini kurdu. Bu aynı zamanda Sauron’un en büyük hizmetkârları olan 
Nazgûl’un sayısına da denk geliyordu. Gandalf grubun lideri olarak seçilir, 
diğer üyeler ise Aragorn, Gondor halkından Boromir, elf Legolas, cüce Gimli ve 
hobbitler yani Frodo Baggins, Samwise Gamgee, Peregrin Took ve Meriadoc 
Brandybuck olur. 
    Grubun önünde aşılması gereken 
pek çok engel vardır. Isengard’ın yakınlarından geçmemeleri için Puslu Dağların 
acımasız zirveleri aşılmalıdır. Fakat şiddetli fırtınalar ve kar yağışı yüzünden 
dağları aşma çabaları sonuçsuz kalır. Sonunda Moria madenlerinin kalıntıları 
arasından yani cücelerin kadim şehri Khazad-dûm’un dağların altındaki 
labirentimsi tünellerinden geçmeye karar verirler. Gimli dışındaki üyeler bu 
fikirden hiç hoşlanmazlar çünkü bu mağaralar uzun zamandır orcların ve sadece 
“Durin’in Felaketi” ismi ile anılan bir şeyin ikamet yeridir. 
    Dağların batısında bulunan ve 
“Durin’in Kapısı” olarak anılan girişe varırlar. Burada bayağı uğraştıktan sonra 
giriş şifresini keşfederler ve Gandalf ekibi karanlık mağaralara sokar. Daha 
önce Moria’da bulunduğu için tüneller az da olsa kendisine tanıdık gelmektedir. 
Bir müddet sonra grup “Mazarbul Odası” denilen ve Gandalf’ın “Kayıtlar Kitabı” 
isimli bir günlüğü okuduğu bir yere varırlar. Günlük cüce Balin’in düşüşünü ve 
Moria’nın tekrar yaşanabilir hale getirilmesindeki başarısızlıkları 
anlatmaktadır. Tam o esnada grup, orclar tarafından saldırıya uğrar ve odadan 
kaçmaya zorlanırlar. Gandalf grubu elinden geldiğince hızla çıkışa doğru 
yönlendirir. 
     Maalesef grup kaçmayı 
başaramadan “Durin’in Felaketi” onları bulur ve Khazad-dûm köprüsü üzerinde 
onları sıkıştırır. Gandalf ve Legolas anında karşılarındakinin ne olduğunu 
anlar: Morgoth’un "Balrog"larından biri, ilk karanlık lordun bir hizmetkârı… 
Gandalf şeytani yaratıkla yüzleşir ve köprüyü yıkarak Balrog’un dipsiz bir 
uçurumdan aşağı düşmesini sağlar. Fakat Balrog son anda kamçısını savurur ve 
Gandalf’ı ayak bileğinden yakalar ve onu da kendisi ile birlikte uçurumdan aşağı 
çeker. Gandalf’ın düşmede önceki son sözleri “Kaçın, sizi ahmaklar!” olur. 
Ardından da karanlık uçuruma düşerek gözden kaybolur. 
    Gruptakilerin düşüncelerinin 
aksine Gandalf ölmez ve hem düşüş esnasında hem de düştükten sonra bile Balrog 
ile savaşmayı sürdürür. En sonunda Gandalf, canavarı Zirakzigil zirvesine çıkan 
Sonsuz Merdivenler’e kadar takip eder. Zirveye çıktıklarında Balrog yeniden 
alevlenir ve burada iki gün ve iki gece süren bir düelloya tutuşurlar. Gücünü 
son damlasına kadar kullanan Gandalf, Balrog’u yener ve canavarı uçurumun 
kenarından aşağı atar. Ardından ruhu bedenini terk eder ve Yüzük Kardeşliği’ni 
kurtarmak uğruna kendini feda ederek hayata gözlerini yumar.
 
* Ak Gandalf
    Gandalf’ın ruhu beklenenin 
aksine Orta-Dünya’yı sonsuza kadar terk etmez. Beş Istari’den gerçek görevine 
sadık kalan tek kişi olan Olórin/Gandalf’ın ruhu, Eru tarafından tekrar ölümlü 
topraklara gönderilir ve bir kez daha Gandalf olarak hayata geri döner. Fakat bu 
kez Valar’ın Orta-Dünya’daki tek temsilcisidir ve Maiar güçlerini daha fazla 
kullanabilme yetkisine sahiptir. Gandalf’ın öfkesi bu gizli kalmış gücü açığa 
çıkardığında Sauron’un hizmetkârlarından çok azı karşısında durabilecektir. 
Görevi ise aynıdır; Sauron’a karşı duranlara yardım etmek ve onları desteklemek… 
Artık o Ak Gandalf’tır.
  Gandalf’ın ruhu beklenenin 
aksine Orta-Dünya’yı sonsuza kadar terk etmez. Beş Istari’den gerçek görevine 
sadık kalan tek kişi olan Olórin/Gandalf’ın ruhu, Eru tarafından tekrar ölümlü 
topraklara gönderilir ve bir kez daha Gandalf olarak hayata geri döner. Fakat bu 
kez Valar’ın Orta-Dünya’daki tek temsilcisidir ve Maiar güçlerini daha fazla 
kullanabilme yetkisine sahiptir. Gandalf’ın öfkesi bu gizli kalmış gücü açığa 
çıkardığında Sauron’un hizmetkârlarından çok azı karşısında durabilecektir. 
Görevi ise aynıdır; Sauron’a karşı duranlara yardım etmek ve onları desteklemek… 
Artık o Ak Gandalf’tır. 
    Dağın tepesinde çıplak olarak 
yatarken Kartalların Kralı Gwaihir bir kez daha imdadına yetişir ve onu 
Lothlórien’e taşır. Burada kendisine yeni ve beyaz renkli kıyafetler temin 
edilir. Galadriel kendisine yeni bir asa hediye eder. Çok geçmeden Frodo ve 
Sam’in kardeşliği terk ettiğini ve Hüküm Dağı’na olan yolculuğa tek başlarına 
devam ettiklerini öğrenir. Frodo yardımcı olamayacağı kadar uzakta olduğundan 
güneye, Fangorn Ormanı’na yol almaya karar verir. Burada Aragorn, Legolas ve 
Gimli ile buluşur ve onlara Galadriel’den haberler getirir. Ardından 
Gölgeyele’yi çağırarak Edoras’a gider. Burada Saruman’ın yardımcısı olan 
Solucandil Gríma ile karşılaşır. Solucandil, Kral Théoden’in kulağına sürekli 
kötü haberler fısıldayarak kralın umutsuzluğa düşmesine neden olmaktadır. 
Gandalf çabucak Solucandil’in maskesini düşürür ve Théoden’i Saruman’a karşı 
savaşmak için cesaretlendirir. Gandalf artık bu çağa son verecek olan büyük 
savaşın yaklaşmakta olduğunu kesin olarak görmektedir ve eğer Saruman mağlup 
edilmezse Gondor dört bir yandan düşmanlar tarafından sarılacaktır.
    Gandalf’ın önerisi ile Kral 
Théoden batıya, Miğfer Dibi’ne gider ve kısa sürede Saruman’ın birlikleri 
tarafından kuşatma altına alınır. Gandalf o esnada başka bir Rohan beyi olan 
Erkenbrand ve adamlarını aramaktadır. Çok geçmeden onu bulur ve kuşatmayı kırmak 
için Miğfer Dibi’ne yönlendirir. Aynı anda Merry ve Pippin’in eşlik ettiği 
Entler, Saruman’a karşı ayaklanmaya karar verirler ve Huornları orclara karşı 
savaşmaları için Miğfer Dibi’ne gönderirler. Bunun sonucu ise Saruman’ın 
orclarının tamamen ortadan kaldırılması ve Isengard’ın dış duvarlarının yıkımı 
olmuştur. Savaştan sonra Gandalf, aralarında Théoden, Aragorn, Gimli ve Legolas 
olduğu küçük bir grup eşliğinde Orthanc’e gider. Saruman kendisine sunulan 
teslim olma ve affedilme teklifini şiddetle ve küçümseyerek reddeder. Gandalf, 
Saruman’ın asasını kırar ve onu Divan’dan kovar. Entlerden Isengard ve Saruman 
üzerinde sıkı bir gözcülük sözü alır sonra da Théoden’e güçlerini en kısa 
zamanda hızla doğuya, Gondor’a sürmesini tavsiye eder.
 
* Minas Tirith 
Kuşatması
    
Pippin’in Palantír’e bakma ahmaklığına karşılık 
“ödül” olarak Gandalf hobbiti de yanına alarak Minas Tirith’e gider. Oraya varır 
varmaz Vekilharç Denethor ile buluşur ve Denethor’un en büyük oğlu Boromir’in 
ölümü yüzünden büyük bir ümitsizliğe düştüğünü görür. Görürde müttefik olsalar 
da Denethor, Gandalf’ı saygısızlık ve itimatsızlık ile suçlar. Vekilharç’ın 
küçük oğlu Faramir, Osgiliath’dan dönerken Nazgûl tarafından saldırıya uğrar. 
Gandalf, Gölgeyele’nin de yardımıyla Nazgûl’u kovar ve Faramir’i kurtarır. Daha 
sonra Faramir ona Frodo ve Sam’in hâlâ hayatta olduğunu ve Mordor’a doğru yol 
almakta olduğunu anlatır.
    Şehir kısa süre içinde 
Cadı-Kral’ın yönetimindeki Mordor güçleri tarafından kuşatılır. Akılsızca 
yapılan bir karşı saldırı sonucu Faramir zehirli bir ok tarafından ölümcül 
şekilde yaralanır. Gandalf, Minas Tirith askerlerini cesaretlendirmeye ve 
Nazgûl’un saçtığı dehşeti defetmeye gayret eder. Bu esnada Sauron’un devasa 
mancınıkları şehir surlarının üzerine alevler yağdırmaktadır. Kısa süre içinde 
şehrin ilk çemberi alevler altında kalır. Denethor iki oğlunu birden kaybettiği 
düşüncesi ile çıldırır ve şehrin liderliğini terk eder. Şehir kapıları devasa 
bir şahmerdan tarafından yıkıldığında Gandalf giriş ile düşman orduları arasında 
duran tek kişidir. Cadı-Kral, siyah bir atın üzeride olduğu halde kapı 
yıkıntılarının arasında belirir ve Gandalf’ı ölümle tehdit eder. Fakat Gandalf 
kılını bile kıpırdatmaz. Gölgeyele’nin üzerinde dimdik durur ve Sauron’un en 
güçlü hizmetkârına açıkça ve cesurca karşı koyar. Bu karşılaşma bir sonuca 
varmadan aniden sona erer. Çünkü Rohirrim gelmiştir. Rohan Süvarileri’nin 
borazanlarından yükselen sesi duyan Cadı-Kral hemen orayı terk eder.
    Gandalf düşmanını takip etmeye 
yeltenir fakat Pippin’den aldığı vahim haberler sonucunda bundan vazgeçer. 
Pippin, Vekilharç Denethor’un intihar etmek üzere olduğunu ve bilinci yerinde 
olmayan Faramir’i de kendisi ile birlikte canlı canlı yakmaya niyetlendiğini 
söyler. Gandalf bu çılgınlığı durdurmak için hızla harekete geçer. Faramir’i 
kurtarır fakat umutsuzluk ve acı aklına hâkim olmuş Denethor’u kurtarmayı 
başaramaz. Aynı zamanda Denethor’un nasıl ümidini yitirdiğini de keşfeder. Yanan 
Denethor’un elinde bir Palantír 
bulunmaktadır ve muhtemelen özel amaçları için taşı birkaç kez kullanmıştır. Her 
ne kadar Sauron, Denethor’un düşüncelerine tamamen ele geçiremese de sadece 
görülmesini istediği görüntüleri vekilharca yansıtmış ve karanlığını Gondor’un 
başkentine sokmayı başarmıştır.
    Buna rağmen kuşatma kırılmıştır. 
Rohanlı Éowyn ve hobbit Merry Cadı-Kral’ı yenmiş, son çığlığı savaş alanında 
birçok kişi tarafından duyulmuştur. Aragorn, Umbar korsanlarından ele geçirdiği 
gemiler ile birlikte savaş alanına varmış ve yanında oldukça değerli müttefikler 
getirmiştir. Böylece batının adamları Sauron’un güçlerini yenmiş ve şehri 
kurtarmıştır. Gandalf’ın dikkatli planları ve bilgelik dolu sözleri, kadim 
günlerden beri görülmeyen kahramanlıklarla birleşmiş ve Sauron’un ilk hamlesini 
bozguna uğratmıştır.

* Son Savaş
    
Minas Tirith’e yapılan saldırı Sauron’un batıyı çökertmek ve kendisini 
Orta-Dünya’nın hükümdarı ilan etmek için hazırladığı planlardan sadece biridir. 
Diğer orduları kuzeye, Erebor’a ve Thranduil krallıklarına, 
Lothlórien’e ve Anduin üzerindeki diğer önemli noktalara doğru 
saldırıya geçmiştir. Karanlık Lordun elindeki insan ve orclardan oluşan devasa 
ordu ile Gondor’a yeniden saldırması an meselesidir. Bu neredeyse sınırsız ordu 
karşısında Gondorlu insanların umudu çok azdır.
    Gandalf, Aragorn ile birlikte 
batının efendilerinden son kalanlar olan Imrahil ve Éomer’ı yapılacak son 
savaşta özgür halklara liderlik etmek üzere yanına alır. Bu savaş Gandalf’ın 
Orta-Dünya’daki işlerinin bitiş noktası olacaktır. Batının ayakta kalmasının 
Frodo’nun görevini başarıp başaramayacağına bağlı olduğunun tamamen farkında 
olan Gandalf, kuvvetlerini Morannon’a yani Sauron’un kalesinin kapılarına 
sürmelerini tavsiye eder. Böylelikle Sauron’un gözü kendilerine çevrilecek ve 
belki de bu sayede Frodo’yu görmeyecektir. Bu hareketleri büyük bir ihtimalle 
felaketle sonuçlanacaktır fakat aynı zamanda Frodo’ya da yüzüğü yok etme şansını 
sağlayacaktır.
    Gandalf ve Aragorn tarafından 
yönetilen Batı’nın Ordusu, Ulu Nehir’i geçer ve sık sık gelişlerini duyurmak 
için duraksayarak kuzeye doğru ilerler. Kara Kapılar’a vardıklarında dururlar ve 
savaşa hazırlanırlar. O esnada “Sauron’un Ağzı” isimli elçi kapılarda çıkar ve 
onlarla konuşmaya gelir. Frodo ve Sam’e ait eşyaları onlara göstererek 
hobbitlerin yakalandığını ve işkenceye maruz kaldığını söyler. Ardından da 
teslim olmalarını ister. Fakat Gandalf bu numaraya kanmaz ve arkadaşlarına ait 
eşyaları alarak Sauron’un bu teklifini reddeder. Sauron’un Ağzı, Kara Kapılar’a 
dönerken kapılar ardına kadar açılır ve ortaya orclardan ve trollerden oluşan 
inanılmaz büyüklükteki bir orduyu gözler önüne serer. Sauron tuzağını 
işletmiştir.
    Fakat aslında Sauron da 
Gandalf’ın tuzağına düşmüştür. Frodo ve Sam Hüküm Dağı’na varmayı başarmıştır ve 
Morannon Savaşı başladığı anda tam Kıyamet Çatlakları’nın başındadırlar. Ama 
yüzüğün gücü ve cazibesi sonunda Frodo’nun iradesine galip gelir ve Frodo 
yüzüğün kendisine ait olduğunu iddia ederek yüzüğü parmağına takar. Sauron o 
anda onu ve yüzüğü görür ve düşmanlarının yüzüğü yok etmeye dair planlarını 
korku ile fark ederek hemen Nazgûl’u oraya yönlendirir.
    Gandalf’ın öngörüleri yine doğru 
çıkar ve uzun zamandan beri Yüzük Taşıyıcısı’nı takip etmiş olan Gollum sahneye 
çıkar ve yüzüğü almak için Frodo’ya saldırır. Kısa süren bir mücadelenin 
ardından Gollum “kıymetlisini” ele geçirir ve sevinç gösterileri esnasında 
yanlışlıkla Kıyamet Çatlakları’na düşer. Yüzük ve Gollum ateşli dağın lavları 
arasında eriyerek yok olur. Barad-dûr kalesi ve Diş Kuleleri yıkılır, Nazgûl 
kuyruklu yıldızlar misali yanarak düşer ve Sauron bir toz bulutu halinde, 
dünyaya bir daha işkence edememek üzere havaya karışıp yok olur.
    Sauron yok oluşuyla birlikte 
orduları korku ile etrafa dağılır ve kaçmaya başlarlar. Gandalf, Yüzük 
Taşıyıcısı’nın başarısını ve Sauron’un yok olduğunu bildirir, görev 
tamamlanmıştır. Bir kez daha Gwaihir’in sırtına binen Gandalf, Frodo ve Sam’i 
kurtarmak için Mordor’un derinliklerine uçar. İkiliyi Orodruin’in eteklerinde 
bulur ve kurtarır.
 
* Divan’ın Sonu
    Aragorn’un Kral Elessar adı altındaki taç giyme töreninde Yüzük Kardeşliği 
tekrar bir araya gelir. Aragorn’un isteği üzerine tacı ona Gandalf giydirir. Taç 
giyme töreninden sonra ve Aragorn ile Arwen’in evliliğinin ardından Gandalf ve 
kardeşliğin geri kalanı eve dönüş yolculuklarına başlar. Bu aynı zamanda 
Gandalf’ın Orta-Dünya üzerinde son uzun yolculuğudur. Zira Sauron yenilmiş ve 
görevi tamamlanmıştır. Geriye sadece 4 hobbit kalıncaya kadar diğer dostları ile 
vedalaşır. Shire sınırlarına vardıklarında hobbitlerden ayrılır ve Tom Bombadil 
ile görüşmeye gider.
 Aragorn’un Kral Elessar adı altındaki taç giyme töreninde Yüzük Kardeşliği 
tekrar bir araya gelir. Aragorn’un isteği üzerine tacı ona Gandalf giydirir. Taç 
giyme töreninden sonra ve Aragorn ile Arwen’in evliliğinin ardından Gandalf ve 
kardeşliğin geri kalanı eve dönüş yolculuklarına başlar. Bu aynı zamanda 
Gandalf’ın Orta-Dünya üzerinde son uzun yolculuğudur. Zira Sauron yenilmiş ve 
görevi tamamlanmıştır. Geriye sadece 4 hobbit kalıncaya kadar diğer dostları ile 
vedalaşır. Shire sınırlarına vardıklarında hobbitlerden ayrılır ve Tom Bombadil 
ile görüşmeye gider.
    
Sonraki iki yıl boyunca Gandalf’ın ne yaptığı bilinmez. Sadece Tom Bombadil ile 
“uzun” bir konuşma yapmış olması bile mümkündür. Her halükarda 29 Eylül 3021’de 
Gri Limanlar’da Frodo ve diğerleri ile buluşur. Ak Gemi’ye binip denizi geçmeye 
hazır durumdadır. Narya’yı açık bir şekilde parmağında taşımaktadır ve yanında 
Gölgeyele vardır (hatta belki de at da onunla birlikte gemiye binmiştir). 
Görevini tamamlamış ve 2000 yıl sonra evine dönüyordur. Samwise, Merry ve Pippin 
ile vedalaşır ve Frodo ile birlikte Elrond, Galadriel ve Bilbo’nun beklediği 
gemiye biner. Gemi Valinor’a giden gizli yolu izleyerek denizi aşar. Gandalf bir 
kez daha Olórin olur. Maiar’ın en bilgesi ve görevine sadık kalan tek Istari…
 
Kişiliği
    
Yüzüklerin Efendisi’nde sıklıkla çabuk sinirlenen fakat aynı zamanda da çabuk 
gülen biri olarak tasvir edilmiştir. Derin irfanı Valinor’da öğrendiği sabırdan, 
tüm iyi huylu yaratıklara duyduğu ilgi ise yine burada öğrendiği merhametten 
ileri gelmektedir. Sabır ve merhamet yetisi tekrar tekrar belirtilmiştir, hatta 
düşmanının hizmetkârlarına bile karşı… 
    
Gandalf’ı dikkatle izleyenler kendisinden, özellikle de gözlerinden yayılan 
derin ve bilge bir güç aurası hissederler. Aynı anda hem müşfik hem de kabadır. 
Patavatsızlığı nedeniyle sıklıkla etrafındakileri şaşırtmaktadır. Aptalca 
davranışları azarlamaktan asla çekinmez fakat iyi niyetli hareket edenleri de 
ödüllendirmekten geri kalmaz.
    
Hobbit irfanını öğrenme konusunda diğer büyücülere nazaran daha isteklidir ve bu 
amaçla sık sık Shire’ı ziyaret eder. “Hobbit” isimli kitapta sıkça belirtildiği 
gibi hobbitlerin doğası kendisini eğlendirdiği için bunu yapıyor olabilir. Ya da 
belki de hobbitler dünyanın kötülükleri tarafından dokunulmadığından ve doğayla 
insanlara nazaran daha yakın olduklarından da olabilir. Yine hobbitlerin 
tarımsal yaşam tarzının Gandalf’ın ruhuna cazibeli gelmesi ve ona Valinor 
bahçelerindeki günlerini hatırlatıyor olması da mümkündür.
 
Dış 
Görünümü
    
Gandalf’ın ilk tasvirini içeren eser, 1930 yıllarının başlarında yazılan 
Hobbit’tir. Gandalf’ın ünü tasvirinden önce işlenmiştir (“Gittiği her yerde sıra 
dışı hikâyeler ve maceralar filizlenirdi”). Bilbo’nun Gandalf hakkındaki ilk 
izlenimleri şu şekildedir:
…asa taşıyan 
yaşlı bir adam. Uzun, sivri uçlu bir mavi şapkası, uzun gri renkli bir cübbesi, 
beline kadar uzanan beyaz sakallarının üzerinde gri bir kaşkolü ve kocaman siyah 
çizmeleri vardı.
     Daha 
sonra Tolkien, Gandalf’ı şu satırlarla kaleme almıştır.
…geniş omuzlu ve 
yapılı bir vücudu olmasına rağmen ortalama bir adamdan daha kısaydı ve ilerleyen 
yaşı dolayısıyla sürekli yanında taşıdığı kalın, kaba kesimli bir asaya 
yaslanıyordu… Sivri uçlu şapkası geniş siperlikli ve mavi renkliydi. Uzun, gri 
renkli bir cübbe giyiyordu fakat cübbesi dizlerinin altını geçmiyordu. 
Giyilmekten eskimiş olsa bile Elflerin gümüşümsü gri rengindeydi. Tercih ettiği 
renkler her zaman beyaz, gümüş grisi ve mavi olmuştur. Yabanlıklarda dolanırken 
giydiği çizmeleri hariç… Bükük beline rağmen boyu en azından 5 ya da 6 ayak 
uzunluğunda olmalı… Bu onu modern İngiltere’de bile kısa bir adam yapar, 
özellikle de sırtındaki bükülmenin verdiği etkiyi de hesaba katarsak.
    
Sadece Arifler onun gerçek doğasını bilse de bu “büyücü-vari” görünümü çoğu 
kimsenin onu bir basit hokkabaz ile karıştırmasına sebep olmuştur. Ölümden 
döndükten sonra Saruman’ın yerine Divan’ın Başı olarak geriye gönderildiğinden 
alâmetifarikası olan gri renk beyaza dönüşmüştür. Kitapta bu konu ile ilgili 
olarak kendisinin artık bir şekilde Saruman olduğunu ya da Saruman’ın olması 
gerektiği kişi olduğunu belirtmiştir.
    
Gemi yapımcısı Círdan bunu daha önceden görmüş ve 
üç elf güç yüzüğünden biri olan Narya’yı Saruman yerine kendisine teslim edecek 
kadar ona güvenmiştir.
 
Güç
ve
Yetenekleri
     
 Hobbit isimli kitapta Gandalf, 
diyar hakkında oldukça bilgi sahibi olan ve büyülü güçlere sahip biri olarak 
tarif edilmiştir. Pipo içerken istediği yere yönlendirebildiği parlayan duman 
halkaları üfleyebilmektedir ve Bilbo onun fantastik havai fişek gösterilerini 
hatırlamaktadır. Goblin kasabasında kör edici ışıklar saçarak goblinleri 
şaşırtmış ve cücelerin Puslu Dağlar’dan kaçmasına yardımcı olmuştur. Palamutları 
fırlatılabilen ateş topaklarına çevirmiş ve kolayca sönmeyen bir alevle 
yanmalarını sağlamıştır. Aynı zamanda hiç kimseye fark ettirmeden gelip 
gidebilme yetisine de sahiptir.
Hobbit isimli kitapta Gandalf, 
diyar hakkında oldukça bilgi sahibi olan ve büyülü güçlere sahip biri olarak 
tarif edilmiştir. Pipo içerken istediği yere yönlendirebildiği parlayan duman 
halkaları üfleyebilmektedir ve Bilbo onun fantastik havai fişek gösterilerini 
hatırlamaktadır. Goblin kasabasında kör edici ışıklar saçarak goblinleri 
şaşırtmış ve cücelerin Puslu Dağlar’dan kaçmasına yardımcı olmuştur. Palamutları 
fırlatılabilen ateş topaklarına çevirmiş ve kolayca sönmeyen bir alevle 
yanmalarını sağlamıştır. Aynı zamanda hiç kimseye fark ettirmeden gelip 
gidebilme yetisine de sahiptir.
    Yüzüklerin Efendisi’nde havai 
fişekler hakkındaki yeteneği bir kez daha gözler önüne serilir. Aynı zamanda 
tipi esnasında ateş yakabilmek, çeşitli yoğunluklarda ışık oluşturabilmek (Moria), 
kapıları sihir ile mühürlemek ve köprüleri yıkmak (Khazad-dûm) gibi güçleri 
sergilenmiştir. Sinirlendiğinde ya da dövüşmek için ayağa kalktığında boyu daha 
uzun yüzü ise korkutucu görünür. Aynı zamanda bir Balrog ile dövüşüp rakibini 
öldürmüştür fakat kendisi de bu dövüşten sağ çıkamamıştır.
    Orta-Dünya’ya Ak Gandalf olarak 
geri gönderildiğinde daha büyük bir karizmaya, sınırlı derecede de olsa geleceği 
görme gücüne sahip olmuştur. (Yine de bu gücü Mordor diyarını ve orada bulunan 
Frodo ile Sam’i görebilmesine olanak sağlamamıştır.) Gücü ve otoritesi o kadar 
artmıştır ki Saruman’ın asasını sadece konuşarak kırabilmiş, hain büyücüyü 
Divan’dan kovarak otoritesini göstermiştir.
 
Özel
Ekipmanları
    Bütün büyücüler gibi Gandalf da 
bir asa taşırdı. Bunun bazı özel güçleri kullanabilmek için gerekli olup 
olmadığı asla açıklanmamıştır. Yine de asa bazı zamanlarda gücünün odak ya da 
çıkış noktası olarak görülmüştür (ışık yayması gibi). Büyü yapabilmesinde asanın 
kendisine ne kadar yardımcı olduğu tam olarak bilinmez fakat Solucandil’in 
Edoras’a girerken Gandalf’ın asasını yanında getirmesini önlemeye çalışması 
dikkat çekicidir. Sanki asa olmadan Gandalf’ın güçleri sınırlı olacakmış gibi bir 
izlenime sahiptir. Bu bilgi belki de kendisine Saruman tarafından iletilmişti.
    Orta-Dünya’ya ilk ayak bastığı 
gün Gemi yapımcısı Círdan tarafından 
kendisine Ateş Yüzüğü Narya verilmiştir. Gandalf’ın yüzüğü o günden Üçüncü 
Çağ’ın sonunda dek taktığı açıktır.
    Üçüncü Çağ’ın 2941 yılında elf 
kılıcı Glamdring’i bulmuş ve hep üzerinde taşımıştır. Bu aynı zamanda Balrog ile 
dövüşürken de kullandığı kılıçtır.
    Orta-Dünya’da geçirdiği zaman 
boyunca sıklıkla pipo içerken görülmüş ve bunun kendisine büyük keyif verdiği de 
gözden kaçmamıştır.
 
Etimoloji 
:
  
  - Olórin
  ya da Olózin; kadim zamanlarda 
  Valinor’da kullandığı adıdır. Quenya dilindedir ve Olos kökünden dolayı 
  rüyalar ya da hayaller ile ilgili bir anlamı vardır. Belki de “hayalci”
  
  
  -
  Mithrandir; Sindarin dilindeki ismidir ve 
  Gondor’da kullanılır. Gri Hacı anlamına gelir.
  
  
  -
  Incánus; güney topraklarındaki ismidir ve hangi 
  dilde ya da anlamda olduğu belirsizdir çünkü Tolkien bu isim hakkındaki 
  fikrini birkaç kez değiştirmiştir. Latincede gri anlamına gelen Incanus 
  kelimesi, Westron dilindeki Gri örtü ve Quenya dilindeki Ind-cano 
  (Zihin-Efendisi) bu ismin açıklaması için üstadın düşündüğü açıklamalardan 
  bazıları…
  
  
  -
  Tharkûn; Khuzdul yani cüce dilindeki ismidir. 
  “Asalı Adam” ve “Gri Adam” anlamlarına gelmektedir.
  
  - Ak 
  Süvari; Gölgeyele’yi sürdüğü zamanlarda kendine 
  takılan isim.
  
  
  -
  Gandalf Grihamut; Solucandil tarafından takılan 
  isimlerden biri.
  
  
  -
  Felaket Tellalı; kötü haberler ile birlikte 
  geldiği için kendisine verilen ad.
  
  
  -
  Láthspell; Solucandil tarafından takılan 
  isimlerden biri. Kötü haber anlamındadır.
 
Wand-elf
    
Efsanelere göre “Gandalf” isminin tercümesi  “Elf-of-the-wand / Asanın elfi” (ya 
da cane / baston, staff / değnek) anlamına gelen bilinmeyen bir isme denk gelir. 
Veya eski kuzey diyarlarında daha çok bilinen adıyla “Wand-elf”. Orta-Dünya 
halklarının büyük çoğunluğu oldukça hatalı bir şekilde Gandalf’ı insan olarak 
görmüşlerdir ki aslında o bir Maia’dır ( Yani aşağı yukarı bir meleğe denktir). 
Bununla birlikte o kadar yaygın olmayan bir başka yanlış kanı da onun ölümsüz 
olması gerektiği ve büyü kullanabildiğine göre de bir elf olması gerektiğidir. 
Bununla birlikte bir elf olamayacağı da açıktır. Çünkü o yaşlıdır fakat elfler 
genellikle yaşlanmazlar. Böylece bu isim kendisine yapışır kalır. O da daha 
sonraları kendini tanıtmak için bu ismi kullanır. Her ne kadar karşısındakiler 
gerçek anlamını bilmeseler de…
 
Esin
Kaynağı
    
Galnalfr adı ilk olarak 
Völuspá’daki
cüce isimleri listesinde görünür. 
Völuspá,
İzlanda’ya ait bir şiir koleksiyonu olan 
Edda’nın ilk şiiridir. On 
üçüncü yüzyılda, eski Norveç dilinde yazılmıştır. Neredeyse bütün cüce isimleri 
Völuspá’dan alınmıştır. Gandalfr’ın anlamı “Cane- elf” (Wand-elf ile olan 
benzerliğe dikkat) yani Baston-elf’dir. Tolkien, Hobbit’i yazarken tüm cüce 
isimleri ile birlikte bu ismi de alır (1930). Daha sonraları “başıboş bir 
zamanında icat ettiği İzlandik olarak adlandırılmış cüce güruhu” sebebiyle 
pişman olmuştur ve Üçüncü Çağ Orta-Dünyasında niçin Eski Norveç isimlerini 
kullanmak zorunda olduğunu açıklama zorunluluğu hissetmiştir. Daha sonra Eski 
Norveççenin Dale dilinin tercümesi olduğunu söyleyerek bu ikilemi çözmüştür. 
Gandalf’ın görünüşü de Germen mitolojisinin bir başka etkisidir aslında. Çünkü 
Germen mitolojilerinde Odin’in vücut bulmuş hali tek gözlü, yaşlı, uzun ve beyaz 
bir sakalı olan, geniş siperlikli şapka giyen ve asa taşıyan bir gezgindir. 
Hatta Tolkien 1946’da yazdığı bir mektubunda Gandalf’ı “Gezgin Odin” olarak 
düşündüğünü belirtmiştir.
elf” (Wand-elf ile olan 
benzerliğe dikkat) yani Baston-elf’dir. Tolkien, Hobbit’i yazarken tüm cüce 
isimleri ile birlikte bu ismi de alır (1930). Daha sonraları “başıboş bir 
zamanında icat ettiği İzlandik olarak adlandırılmış cüce güruhu” sebebiyle 
pişman olmuştur ve Üçüncü Çağ Orta-Dünyasında niçin Eski Norveç isimlerini 
kullanmak zorunda olduğunu açıklama zorunluluğu hissetmiştir. Daha sonra Eski 
Norveççenin Dale dilinin tercümesi olduğunu söyleyerek bu ikilemi çözmüştür. 
Gandalf’ın görünüşü de Germen mitolojisinin bir başka etkisidir aslında. Çünkü 
Germen mitolojilerinde Odin’in vücut bulmuş hali tek gözlü, yaşlı, uzun ve beyaz 
bir sakalı olan, geniş siperlikli şapka giyen ve asa taşıyan bir gezgindir. 
Hatta Tolkien 1946’da yazdığı bir mektubunda Gandalf’ı “Gezgin Odin” olarak 
düşündüğünü belirtmiştir.
    
Tolkien “Der Berggeist / Dağ Ruhu” adı ile etiketlenmiş ve koruyucu kâğıdının 
üzerine “Gandalf’ın kökeni” yazdığı bir kartpostala sahiptir. Kartpostalın 
üzerinde bir kayanın üzerinde oturan sakallı bir figür resmedilmiştir. Adam 
geniş siperlikli bir şapka ve uzun bir cübbe giymektedir. Humphrey Carpenter 
isimli biyografi yazarı 1977’de yazdığı kitabında Tolkien’in bu kartpostalı 1911 
yılında tatil için bulunduğu İsviçre’de satın aldığını söylemiştir. Bununla 
birlikte Manfred Zimmerman bu resmin Alman artist Josef Madlener’a ait olduğunu 
ve 1920’lerin sonlarına doğru resmedildiğini keşfetmiştir. Carpenter aynı 
zamanda Tolkien’in kartpostalın kökeni hakkında yanıldığını sandığını da 
belirtmiştir. Tolkien bu kartı 1930’ların başında almış olmalıdır yani Hobbit’i 
yazmaya ve şekillendirmeye başlamıştır.