Tıpkı diğer büyücüler gibi
Gandalf da yaşlı bir adam görüntüsündedir. Gri bir cüppe giyer ve bir gezgin ya
da bir danışman kisvesi altında dolanır. Saruman’ın aksine Gandalf doğuya hiç
gitmedi ve asla bir yeri kendisine mesken edinmedi. Hareketlerini Orta-Dünya’nın
kuzey batısı ile yani hâlâ Sauron’a karşı koyan Dunedain (Batıili insanları) ile
Eldar’ın (elflerin) son üyelerinin bulunduğu bölgeler ile kısıtlı tuttu.
* İlk İhtiyatlar
1100
yılları civarında Istari ve Eldar bazı şeytani güçlerin Kuyutorman’daki Dol
Guldur’a yerleştiğini keşfederler. Karanlık şekiller ormanın içerisinde hareket
ediyor ve kötülük ormanın içerisinde hızla yayılıyordur. İçlerinden bazıları
bunun dünyaya işkence etmek için geri dönmüş bir Nazgûl olduğunu düşünür.
Bazıları ise yeni bir şeytani gücün doğmakta olduğu fikrini öne sürer. Fakat
Gandalf bundan emin değildir ve Sauron’un geri dönmüş olabileceğinden
korkmaktadır.
Sonraki 200 yıl boyunca şeytani
karanlık git gide büyür ve civardaki kötü varlıklar da kendine çeker. Orclar
Puslu Dağlar’da ve civarında çoğalmaya başlar. Nazgûl’un en güçlüsü olan
Cadı-Kral, kuzeyin çorak topraklarında Angmar kalesini inşa eder ve Arnor
Krallığı’na karşı sonu gelmeyen bir savaş başlatır. Diğer bölgelerdeki savaşlar,
hastalıklar ve felaketler bütün Orta-Dünya’yı kasıp kavururken Moria ve Minas
Ithil karanlıklara gömülür. 2063 yılında Gandalf, ardındaki sırrı açığa çıkarmak
üzere Dol Guldur’a girer. Fakat “Ölüm Büyücüsü” adı ile anılan düşman erken
davranıp oradan kaçar ve Gandalf onun kim olduğunu keşfedemez. Sonraları kötülük
bir süreliğine ortadan kayboldu ve “Dikkatli Barış” dönemi başlar.
Bu barış neredeyse 400 yıl kadar
sürdü fakat 2460 yılında Ölüm Büyücüsü Dol Guldur’a geri döner. Üç yıl sonra ise
Ak Konsey tekrar toplanır. Galadriel, konseye Gandalf’ın başkanlık etmesini
istediği halde bu görevi Saruman üstlenir. Çünkü irfanı çok geniştir ve Gandalf
bir yere bağlanıp kalmamak adına bu pozisyonu reddetmiştir.
2850 yılında Gandalf bir kez
daha fakat bu kez büyük bir gizlilik içerisinde Dol Guldur’a girer ve bu sefer
pek çok şeyi keşfetme imkânı bulur. Her şeyden önce Ölüm Büyücüsü bir Nazgûl
değil, bu Sauron’un ta kendisidir. Ayrıca zindanlarda Erebor’un kraliyet
soyundan olan cüce Thrain’i de bulmuştur. Cücelerin yedi güç yüzüğünden
sonuncusu kendisinden zorla alınmıştır. Anlaşılan o ki Sauron geriye kalan Güç
Yüzüklerini toplamakta ve büyük bir ihtimalle de kayıp olan Tek Yüzük’ü
aramaktadır.
Gandalf Dol Guldur’dan kaçarak
Ak Konsey’e döner. Keşfettiği şeyleri diğerleri ile paylaştıktan sonra Tek Yüzük
halen kayıpken ve Sauron yeteri kadar güçlenmemişken saldırmaları gerektiğini
ileri sürer. Fakat Saruman Tek Yüzük’ün uzun zaman önce denizde kaybolduğunu
iddia ederek izlemelerinin ve beklemelerinin daha iyi olacağını söyler. Konseyin
büyük çoğunluğu da Saruman ile aynı görüştedir. Konseyin güçlü üyelerinden biri
olan Yarı-Elf Elrond, daha sonra yaptıkları özel bir görüşme esnasında Gandalf’a
Yüzük’ün bulunacağı hakkındaki önsezilerinden ve bu çağı sona erdirecek savaşın
yaklaştığından bahseder. Aynı zamanda bunun karanlık ve keder dolu
olabileceğinden korktuğunu da ekler. Gandalf ise birçok “garip rastlantının”
meydana geldiğini ve “yardımın zayıfların elinden geleceğini” söyleyerek
Elrond’u cesaretlendirir. Gandalf o zamanlar Saruman’ın Tek Yüzük’ü artık
kendisi için istediğini ve yüzüğü gizlice Anduin’in kıyıları boyunca aradığını
henüz fark etmemiştir.
* Erebor Görevi
2941
yılında, Gandalf geceyi Bree’de geçirirken bir tesadüf eseri Thorin Meşekalkan
ile karşılaşır. Konuşmayı başlatan Thorin’dir çünkü Gandalf ile konuşması
gerektiğine dair garip bir aciliyet hissine kapılmıştır. Hali hazırda Thorin’i
aradığından bu durum karşısında Gandalf’ın da kafası karışmıştır. Bir süre
boyunca aynı yolu takip edeceklerini fark ettiklerinde ise birlikte yolculuk
etmeye karar verirler. Thorin tavsiye istiyordur, Gandalf ise Ejderha Smaug
hakkında bilgi…
Sonunda Gandalf, Thorin için hem
ejderha Smaug’u yok edebileceği hem de ailesinin servetini geri kazanabileceği
bir plan hazırlar. Gandalf’ın seçeceği bir hırsız eşliğinde… Gandalf bu iş için
bir Hobbit’in uygun kaçacağını düşünür ve aklına birkaç yıl önce tanıştığı
maceraperest bir Hobbit olan Bilbo Baggins gelir. Fakat bu sıralarda Bilbo bir
maceraperest olmaktan oldukça uzaktır. Yine de Gandalf bir şekilde Baggins’i
Thorin’in hırsızı olmaya ikna eder. Gandalf da Thorin ve arkadaşlarına
Ayrıkvadi’ye kadar eşlik eder. Yolculuk sırasında Gandalf, bir trol yığını
içerisinde Glamdring adı ile bilinen bir elf kılıcı bulur ve hayatının geri
kalanı boyunca da bu kılıcı taşır.
Gandalf, Thorin ve arkadaşlarına
Puslu Dağlar boyunca eşlik eder, hatta onları birkaç kez orclardan ve diğer
tehlikelerden de kurtarır. Bu aynı zamanda Bilbo’nun “sihirli bir yüzük”
bulmasıyla aynı zamana denk geliyordur. Bilbo bu yüzüğü, grup Puslu Dağar’ın
derinliklerinde iken Gollum adındaki bir yaratıktan kazanır. Taktığında Yüzük
ona görünmezlik özelliği sağlamaktadır. Bilbo bir süreliğine de olsa yüzüğü
Gandalf ve diğerlerinden gizler. O zamana kadar hobbitleri pek dikkate almamış
olan Gandalf ise bu hobbitin yapabildikleri karşısında oldukça hayrete
düşmüştür. Bu yüzden hayatının geri kalanı boyunca hobbitler ile yakından
ilgilenir. Özellikle de Baggins ailesi ile…
Görev tamamlanmadan önce Gandalf
grubu terk eder. Yine de görev başarılır; Smaug öldürülür ve Beş Ordular
Muharebesi sonunda Erebor Cüceleri, Dale insanları ve Orman Elfleri’nin kurduğu
ittifak karşısında Puslu Dağar’ın Orcları yenilir. Gandalf öncelikli hedefi olan
Smaug’un yok edilmesini başarmış ve Sauron’un onu kullanmasını engellemiştir.
Çok sayıda Orc ve Warg’un öldürülmesi ile de Ayrıkvadi’yi Lothlorien’i tehdit
eden tehlikeler ortadan kaldırılmıştır.
*Yüzük Savaşı
* Gölgenin Dönüşü
Kuyutorman’ın kıyısına
geldiklerinde Gandalf, Ak Konsey’in buluşmasına katılabilmek için Thorin ve
arkadaşlarından ayrılır. Konsey acı haberler eşliğinde toplanır. Sauron’un gücü
geri dönmektedir, hem de yüzüğü olmadığı halde… Gandalf en sonunda konseyi Dol
Guldur’a karşı harekete geçme konusunda ikna eder. Sauron’dan bir rakip olarak
korktuğundan ve Sauron’un yüzüğü arayışını geciktirebilmeyi dilediğinden Saruman
bile isteklidir bu kez. Konsey gücünü ortaya koyar ve Sauron Kuyutorman’dan
sürülür.
Konseyin ümitlerinin aksine
Sauron bu atak yüzünden zayıf düşmez. Bu hareketi daha önceden öngörmüştür ve
geri çekilişi sadece bir aldatmadan ibarettir. Kuyutorman’dan sürülüşünün
ardından 10 yıl sonra, 2951 yılında kendisini Mordor’da açıkça gösterir ve Barad-
dûr’u yeniden inşa eder. Ardından en çok nefret ettiği düşmanları olan Numenor
insanlarına ve hâlâ Orta-Dünya’da bulunan Eldar’a son bir darbe indirmek için
kuvvetlerini yeniden toplamaya başlar. Doğululardan ve Rhûn Denizi’nin
ötesindeki halklardan kendisi için ordular gönderilmesini emreder. Güney Harad
insanlarını, orcları, trolleri ve diğer kötücül yaratıkları Mordor’a toplar. Bu
arada Sauron’un hizmetkârları da kıymetli Tek Yüzük’ü bulabilmek için Anduin’i
araştırmaya devam etmektedir. 3018 yılında Sauron Nazgûl’u yüzüğü aramaları için
kuzeye gönderir.
Bu zaman zarfı içerisinde
Gandalf Shire’ı, özellikle de dostu Bilbo’yu ve onun kuzeni olan Frodo’yu sık
sık ziyaret etmektedir. Ziyaretleri sırasında, ilerleyen yaşına rağmen Bilbo’nun
hâlâ genç gösterdiğini hatta hiç yaşlanmadığını fark eder. Aynı zamanda
maceraları sırasında kazandığı şüpheli sihirli yüzüğün artık Hobbitin aklını
çelmekte olduğunu, zihnini çok fazla meşgul etmeye başladığını öğrenir. Gandalf,
Bilbo’nun yüzüğün aslen kendisine ait olduğu yönündeki düzenbazlığını anımsar --
Çünkü Bilbo daha sonradan yüzüğü Gollum’dan çaldığını ona itiraf etmiştir.
Bilbo’nun yüzükle eskisinden de çok meşgul olduğu da gözünden kaçmaz. Bilbo’nun
bu ve benzeri hobbitvari olmayan hareketleri Gandalf’ın şüphelerini iyice
güçlendirir ve Bilbo’yu yüzüğü Frodo’ya bırakması konusunda ikna eder. Ardından
Frodo’yu yüzüğü asla kullanmaması konusunda uyarır. Artık sihirli yüzüğün bir
güç yüzüğü olduğundan iyice şüphelenmeye başlamıştır.
Gandalf, Arnor Hükümdarlığı’nın
gizli varisi olan Aragorn ile tanışır ve ikili kısa zamanda arkadaş olurlar. O
andan itibaren malum sona kadar birlikte çalışmaya başlarlar yani Sauron’un
çöküşüne kadar… Gollum hakkında daha fazlasını öğrenmeyi arzulayan Gandalf,
Aragorn’a gider ve onun yardımı ile Gollum’u yakalarlar. Gollum’un hikâyesini ve
Minas Tirith’in kayıtlarını birleştirir ve Tek Yüzük’ün kayıp hikâyesini
keşfeder (3017). Gollum’un Barad-dûr’a gitmiş olduğunu öğrendiğinde ise içini
büyük bir korku kaplar. Çünkü görünüşe göre Sauron, Gollum’a işkence etmiş ve
sadece “sihirli yüzüğü” öğrenmekle kalmamış aynı zamanda “Shire” ve “Baggins”
isimlerini de elde etmiştir. Gandalf aceleyle Shire’a geri döner ve Frodo’nun
yüzüğünün sadece bir güç yüzüğü değil, Tek Yüzük olduğundan emin olur.
* Saruman’ın İhaneti
Gandalf’ın korkularının doğru
çıkması üzerine Frodo’ya en kısa zamanda Shire’ı terk etmesini tembih eder ve
her yıl düzenlenen “Bilbo’nun Hoşça kal Partisi”nden önce döneceğine dair
kendisine söz verir. Frodo, Bilbo’nun imkânı varken Gollum’u öldürmüş olmasını
dilediğini söyler. Gandalf ise Gollum’un her şey bitmeden önce önemli bir rol
oynayabileceğini ve kimin ölüp kimin yaşayacağına kendilerinin karar
veremeyeceğini söyler. Ardından geri geleceğine dair Frodo’ya söz vererek
Shire’ı terk eder.
Yolda Radagast ile karşılaşır ve
kendisinden oldukça rahatsız edici haberler alır. Aynı zamanda Saruman’ın
kendisini görmek istediğini de öğrenir. Arpadam Kaymakpürüzü’ne Frodo’ya
iletilmek üzere bir mektup bırakır ve irfanından faydalanmak üzere Saruman’ın
yanına doğru yola çıkar. Çok geçmeden Isengard’a varır ve Saruman ile buluşur.
Saruman Tek Yüzük’ü ele geçirme arzusunu açıkça dile getirir. Gandalf’a “Eski
dostum” ve “yardımcım” diye hitap eder ve Yüzük’ü kendileri için ele
geçirmelerini gücünü Sauron’dan zorla almalarını teklif eder. Gandalf bu teklifi
reddeder ve Saruman tarafından Orthanc Kulesi’nde esir alınır. Kartalların kralı
Gwaihir, Gandalf’ı bulur ve onu esaretinden kurtarır. Gandalf artık Nazgûl ve
Saruman yüzüğü ele geçirmek için çabaladıklarını bildiğinden en kısa zamanda
Shire’a geri dönmesi gerektiğini biliyordu. Çünkü hem Frodo hem de Yüzük büyük
tehlikede altındaydı.
Gandalf iyi bir binek bulma
arzusuyla acele ile Rohan’a gider ve Gölgeyele ile karşılaşır. Gölgeyele bir
yılkıdır ve son derece hızlı ve güçlüdür. Kısa zamanda Gandalf ile Gölgeyele
arasında güçlü bir bağ kurulur. Gandalf, Kral Théoden’in gönülsüz izni ile
Gölgeyele’yi alır ve Shire’a doğru yola çıkar. Shire’a vardığında Frodo’nun,
şans eseri Gandalf’ı beklemeden yola çıktığın duyar ve rahatlar. Fakat aynı
zamanda Nazgûl’un kara şövalyeler kisvesi altında Shire’a girdiğini ve diyarı
köşe bucak araştırmakta olduklarını da öğrenir. Endişe ile atını çabucak Bree’ye
sürer ve Frodo’nun “Yolgezer” ile birlikte şehri terk ettiğini öğrenir. Bu haber
kendisini oldukça sevindirir çünkü Yolgezer, dostu Aragorn’dan başkası değildir.
Böylelikle civarın en yüksek bölgesi olan ve etrafı gözetleme imkânı sunan bir
tepeye, Fırtınabaşı’na doğru yol alır. O gece Fırtınabaşı’nda Nazgûl tarafından
saldırıya uğrar fakat çetin bir mücadelenin ardından onları geri püskürtmeyi
başarır. Ardından direkt olarak Ayrıkvadi’ye geçer ve burada Glorfindel
tarafından karşılanır. Aragorn ve Hobbitler ise ancak birkaç gün sonra
Ayrıkvadi’ye varabilirler. Frodo hâlâ yüzüğü taşımaktadır fakat çok ölümcül bir
yara almıştır.
* Yüzük Kardeşliği
Frodo iyileştikten sonra Elrond
yüzüğün kaderini belirlemek için bir konsey toplamaya karar verir. Şans eseri
hemen hemen tüm özgür halklardan bir temsilci çeşitli sebeplerden dolayı
hâlihazırda Ayrıkvadi’dedir. Elrond ve Gandalf yüzüğün Orodruin dağlarının
ateşlerinde yani ilk dövüldüğü yerde yok edilmesini tavsiye ederler. Diğerleri
itiraz ettiler ya da farklı görüşlerde bulundular ama sonuç olarak hepsi
Gandalf’ın planını uygulamaya razı geldiler. Sonunda Elrond 9 kişiden oluşan
Yüzük Kardeşliğini kurdu. Bu aynı zamanda Sauron’un en büyük hizmetkârları olan
Nazgûl’un sayısına da denk geliyordu. Gandalf grubun lideri olarak seçilir,
diğer üyeler ise Aragorn, Gondor halkından Boromir, elf Legolas, cüce Gimli ve
hobbitler yani Frodo Baggins, Samwise Gamgee, Peregrin Took ve Meriadoc
Brandybuck olur.
Grubun önünde aşılması gereken
pek çok engel vardır. Isengard’ın yakınlarından geçmemeleri için Puslu Dağların
acımasız zirveleri aşılmalıdır. Fakat şiddetli fırtınalar ve kar yağışı yüzünden
dağları aşma çabaları sonuçsuz kalır. Sonunda Moria madenlerinin kalıntıları
arasından yani cücelerin kadim şehri Khazad-dûm’un dağların altındaki
labirentimsi tünellerinden geçmeye karar verirler. Gimli dışındaki üyeler bu
fikirden hiç hoşlanmazlar çünkü bu mağaralar uzun zamandır orcların ve sadece
“Durin’in Felaketi” ismi ile anılan bir şeyin ikamet yeridir.
Dağların batısında bulunan ve
“Durin’in Kapısı” olarak anılan girişe varırlar. Burada bayağı uğraştıktan sonra
giriş şifresini keşfederler ve Gandalf ekibi karanlık mağaralara sokar. Daha
önce Moria’da bulunduğu için tüneller az da olsa kendisine tanıdık gelmektedir.
Bir müddet sonra grup “Mazarbul Odası” denilen ve Gandalf’ın “Kayıtlar Kitabı”
isimli bir günlüğü okuduğu bir yere varırlar. Günlük cüce Balin’in düşüşünü ve
Moria’nın tekrar yaşanabilir hale getirilmesindeki başarısızlıkları
anlatmaktadır. Tam o esnada grup, orclar tarafından saldırıya uğrar ve odadan
kaçmaya zorlanırlar. Gandalf grubu elinden geldiğince hızla çıkışa doğru
yönlendirir.
Maalesef grup kaçmayı
başaramadan “Durin’in Felaketi” onları bulur ve Khazad-dûm köprüsü üzerinde
onları sıkıştırır. Gandalf ve Legolas anında karşılarındakinin ne olduğunu
anlar: Morgoth’un "Balrog"larından biri, ilk karanlık lordun bir hizmetkârı…
Gandalf şeytani yaratıkla yüzleşir ve köprüyü yıkarak Balrog’un dipsiz bir
uçurumdan aşağı düşmesini sağlar. Fakat Balrog son anda kamçısını savurur ve
Gandalf’ı ayak bileğinden yakalar ve onu da kendisi ile birlikte uçurumdan aşağı
çeker. Gandalf’ın düşmede önceki son sözleri “Kaçın, sizi ahmaklar!” olur.
Ardından da karanlık uçuruma düşerek gözden kaybolur.
Gruptakilerin düşüncelerinin
aksine Gandalf ölmez ve hem düşüş esnasında hem de düştükten sonra bile Balrog
ile savaşmayı sürdürür. En sonunda Gandalf, canavarı Zirakzigil zirvesine çıkan
Sonsuz Merdivenler’e kadar takip eder. Zirveye çıktıklarında Balrog yeniden
alevlenir ve burada iki gün ve iki gece süren bir düelloya tutuşurlar. Gücünü
son damlasına kadar kullanan Gandalf, Balrog’u yener ve canavarı uçurumun
kenarından aşağı atar. Ardından ruhu bedenini terk eder ve Yüzük Kardeşliği’ni
kurtarmak uğruna kendini feda ederek hayata gözlerini yumar.
* Ak Gandalf
Gandalf’ın ruhu beklenenin
aksine Orta-Dünya’yı sonsuza kadar terk etmez. Beş Istari’den gerçek görevine
sadık kalan tek kişi olan Olórin/Gandalf’ın ruhu, Eru tarafından tekrar ölümlü
topraklara gönderilir ve bir kez daha Gandalf olarak hayata geri döner. Fakat bu
kez Valar’ın Orta-Dünya’daki tek temsilcisidir ve Maiar güçlerini daha fazla
kullanabilme yetkisine sahiptir. Gandalf’ın öfkesi bu gizli kalmış gücü açığa
çıkardığında Sauron’un hizmetkârlarından çok azı karşısında durabilecektir.
Görevi ise aynıdır; Sauron’a karşı duranlara yardım etmek ve onları desteklemek…
Artık o Ak Gandalf’tır.
Dağın tepesinde çıplak olarak
yatarken Kartalların Kralı Gwaihir bir kez daha imdadına yetişir ve onu
Lothlórien’e taşır. Burada kendisine yeni ve beyaz renkli kıyafetler temin
edilir. Galadriel kendisine yeni bir asa hediye eder. Çok geçmeden Frodo ve
Sam’in kardeşliği terk ettiğini ve Hüküm Dağı’na olan yolculuğa tek başlarına
devam ettiklerini öğrenir. Frodo yardımcı olamayacağı kadar uzakta olduğundan
güneye, Fangorn Ormanı’na yol almaya karar verir. Burada Aragorn, Legolas ve
Gimli ile buluşur ve onlara Galadriel’den haberler getirir. Ardından
Gölgeyele’yi çağırarak Edoras’a gider. Burada Saruman’ın yardımcısı olan
Solucandil Gríma ile karşılaşır. Solucandil, Kral Théoden’in kulağına sürekli
kötü haberler fısıldayarak kralın umutsuzluğa düşmesine neden olmaktadır.
Gandalf çabucak Solucandil’in maskesini düşürür ve Théoden’i Saruman’a karşı
savaşmak için cesaretlendirir. Gandalf artık bu çağa son verecek olan büyük
savaşın yaklaşmakta olduğunu kesin olarak görmektedir ve eğer Saruman mağlup
edilmezse Gondor dört bir yandan düşmanlar tarafından sarılacaktır.
Gandalf’ın önerisi ile Kral
Théoden batıya, Miğfer Dibi’ne gider ve kısa sürede Saruman’ın birlikleri
tarafından kuşatma altına alınır. Gandalf o esnada başka bir Rohan beyi olan
Erkenbrand ve adamlarını aramaktadır. Çok geçmeden onu bulur ve kuşatmayı kırmak
için Miğfer Dibi’ne yönlendirir. Aynı anda Merry ve Pippin’in eşlik ettiği
Entler, Saruman’a karşı ayaklanmaya karar verirler ve Huornları orclara karşı
savaşmaları için Miğfer Dibi’ne gönderirler. Bunun sonucu ise Saruman’ın
orclarının tamamen ortadan kaldırılması ve Isengard’ın dış duvarlarının yıkımı
olmuştur. Savaştan sonra Gandalf, aralarında Théoden, Aragorn, Gimli ve Legolas
olduğu küçük bir grup eşliğinde Orthanc’e gider. Saruman kendisine sunulan
teslim olma ve affedilme teklifini şiddetle ve küçümseyerek reddeder. Gandalf,
Saruman’ın asasını kırar ve onu Divan’dan kovar. Entlerden Isengard ve Saruman
üzerinde sıkı bir gözcülük sözü alır sonra da Théoden’e güçlerini en kısa
zamanda hızla doğuya, Gondor’a sürmesini tavsiye eder.
* Minas Tirith
Kuşatması
Pippin’in Palantír’e bakma ahmaklığına karşılık
“ödül” olarak Gandalf hobbiti de yanına alarak Minas Tirith’e gider. Oraya varır
varmaz Vekilharç Denethor ile buluşur ve Denethor’un en büyük oğlu Boromir’in
ölümü yüzünden büyük bir ümitsizliğe düştüğünü görür. Görürde müttefik olsalar
da Denethor, Gandalf’ı saygısızlık ve itimatsızlık ile suçlar. Vekilharç’ın
küçük oğlu Faramir, Osgiliath’dan dönerken Nazgûl tarafından saldırıya uğrar.
Gandalf, Gölgeyele’nin de yardımıyla Nazgûl’u kovar ve Faramir’i kurtarır. Daha
sonra Faramir ona Frodo ve Sam’in hâlâ hayatta olduğunu ve Mordor’a doğru yol
almakta olduğunu anlatır.
Şehir kısa süre içinde
Cadı-Kral’ın yönetimindeki Mordor güçleri tarafından kuşatılır. Akılsızca
yapılan bir karşı saldırı sonucu Faramir zehirli bir ok tarafından ölümcül
şekilde yaralanır. Gandalf, Minas Tirith askerlerini cesaretlendirmeye ve
Nazgûl’un saçtığı dehşeti defetmeye gayret eder. Bu esnada Sauron’un devasa
mancınıkları şehir surlarının üzerine alevler yağdırmaktadır. Kısa süre içinde
şehrin ilk çemberi alevler altında kalır. Denethor iki oğlunu birden kaybettiği
düşüncesi ile çıldırır ve şehrin liderliğini terk eder. Şehir kapıları devasa
bir şahmerdan tarafından yıkıldığında Gandalf giriş ile düşman orduları arasında
duran tek kişidir. Cadı-Kral, siyah bir atın üzeride olduğu halde kapı
yıkıntılarının arasında belirir ve Gandalf’ı ölümle tehdit eder. Fakat Gandalf
kılını bile kıpırdatmaz. Gölgeyele’nin üzerinde dimdik durur ve Sauron’un en
güçlü hizmetkârına açıkça ve cesurca karşı koyar. Bu karşılaşma bir sonuca
varmadan aniden sona erer. Çünkü Rohirrim gelmiştir. Rohan Süvarileri’nin
borazanlarından yükselen sesi duyan Cadı-Kral hemen orayı terk eder.
Gandalf düşmanını takip etmeye
yeltenir fakat Pippin’den aldığı vahim haberler sonucunda bundan vazgeçer.
Pippin, Vekilharç Denethor’un intihar etmek üzere olduğunu ve bilinci yerinde
olmayan Faramir’i de kendisi ile birlikte canlı canlı yakmaya niyetlendiğini
söyler. Gandalf bu çılgınlığı durdurmak için hızla harekete geçer. Faramir’i
kurtarır fakat umutsuzluk ve acı aklına hâkim olmuş Denethor’u kurtarmayı
başaramaz. Aynı zamanda Denethor’un nasıl ümidini yitirdiğini de keşfeder. Yanan
Denethor’un elinde bir Palantír
bulunmaktadır ve muhtemelen özel amaçları için taşı birkaç kez kullanmıştır. Her
ne kadar Sauron, Denethor’un düşüncelerine tamamen ele geçiremese de sadece
görülmesini istediği görüntüleri vekilharca yansıtmış ve karanlığını Gondor’un
başkentine sokmayı başarmıştır.
Buna rağmen kuşatma kırılmıştır.
Rohanlı Éowyn ve hobbit Merry Cadı-Kral’ı yenmiş, son çığlığı savaş alanında
birçok kişi tarafından duyulmuştur. Aragorn, Umbar korsanlarından ele geçirdiği
gemiler ile birlikte savaş alanına varmış ve yanında oldukça değerli müttefikler
getirmiştir. Böylece batının adamları Sauron’un güçlerini yenmiş ve şehri
kurtarmıştır. Gandalf’ın dikkatli planları ve bilgelik dolu sözleri, kadim
günlerden beri görülmeyen kahramanlıklarla birleşmiş ve Sauron’un ilk hamlesini
bozguna uğratmıştır.
* Son Savaş
Minas Tirith’e yapılan saldırı Sauron’un batıyı çökertmek ve kendisini
Orta-Dünya’nın hükümdarı ilan etmek için hazırladığı planlardan sadece biridir.
Diğer orduları kuzeye, Erebor’a ve Thranduil krallıklarına,
Lothlórien’e ve Anduin üzerindeki diğer önemli noktalara doğru
saldırıya geçmiştir. Karanlık Lordun elindeki insan ve orclardan oluşan devasa
ordu ile Gondor’a yeniden saldırması an meselesidir. Bu neredeyse sınırsız ordu
karşısında Gondorlu insanların umudu çok azdır.
Gandalf, Aragorn ile birlikte
batının efendilerinden son kalanlar olan Imrahil ve Éomer’ı yapılacak son
savaşta özgür halklara liderlik etmek üzere yanına alır. Bu savaş Gandalf’ın
Orta-Dünya’daki işlerinin bitiş noktası olacaktır. Batının ayakta kalmasının
Frodo’nun görevini başarıp başaramayacağına bağlı olduğunun tamamen farkında
olan Gandalf, kuvvetlerini Morannon’a yani Sauron’un kalesinin kapılarına
sürmelerini tavsiye eder. Böylelikle Sauron’un gözü kendilerine çevrilecek ve
belki de bu sayede Frodo’yu görmeyecektir. Bu hareketleri büyük bir ihtimalle
felaketle sonuçlanacaktır fakat aynı zamanda Frodo’ya da yüzüğü yok etme şansını
sağlayacaktır.
Gandalf ve Aragorn tarafından
yönetilen Batı’nın Ordusu, Ulu Nehir’i geçer ve sık sık gelişlerini duyurmak
için duraksayarak kuzeye doğru ilerler. Kara Kapılar’a vardıklarında dururlar ve
savaşa hazırlanırlar. O esnada “Sauron’un Ağzı” isimli elçi kapılarda çıkar ve
onlarla konuşmaya gelir. Frodo ve Sam’e ait eşyaları onlara göstererek
hobbitlerin yakalandığını ve işkenceye maruz kaldığını söyler. Ardından da
teslim olmalarını ister. Fakat Gandalf bu numaraya kanmaz ve arkadaşlarına ait
eşyaları alarak Sauron’un bu teklifini reddeder. Sauron’un Ağzı, Kara Kapılar’a
dönerken kapılar ardına kadar açılır ve ortaya orclardan ve trollerden oluşan
inanılmaz büyüklükteki bir orduyu gözler önüne serer. Sauron tuzağını
işletmiştir.
Fakat aslında Sauron da
Gandalf’ın tuzağına düşmüştür. Frodo ve Sam Hüküm Dağı’na varmayı başarmıştır ve
Morannon Savaşı başladığı anda tam Kıyamet Çatlakları’nın başındadırlar. Ama
yüzüğün gücü ve cazibesi sonunda Frodo’nun iradesine galip gelir ve Frodo
yüzüğün kendisine ait olduğunu iddia ederek yüzüğü parmağına takar. Sauron o
anda onu ve yüzüğü görür ve düşmanlarının yüzüğü yok etmeye dair planlarını
korku ile fark ederek hemen Nazgûl’u oraya yönlendirir.
Gandalf’ın öngörüleri yine doğru
çıkar ve uzun zamandan beri Yüzük Taşıyıcısı’nı takip etmiş olan Gollum sahneye
çıkar ve yüzüğü almak için Frodo’ya saldırır. Kısa süren bir mücadelenin
ardından Gollum “kıymetlisini” ele geçirir ve sevinç gösterileri esnasında
yanlışlıkla Kıyamet Çatlakları’na düşer. Yüzük ve Gollum ateşli dağın lavları
arasında eriyerek yok olur. Barad-dûr kalesi ve Diş Kuleleri yıkılır, Nazgûl
kuyruklu yıldızlar misali yanarak düşer ve Sauron bir toz bulutu halinde,
dünyaya bir daha işkence edememek üzere havaya karışıp yok olur.
Sauron yok oluşuyla birlikte
orduları korku ile etrafa dağılır ve kaçmaya başlarlar. Gandalf, Yüzük
Taşıyıcısı’nın başarısını ve Sauron’un yok olduğunu bildirir, görev
tamamlanmıştır. Bir kez daha Gwaihir’in sırtına binen Gandalf, Frodo ve Sam’i
kurtarmak için Mordor’un derinliklerine uçar. İkiliyi Orodruin’in eteklerinde
bulur ve kurtarır.
* Divan’ın Sonu
Aragorn’un Kral Elessar adı altındaki taç giyme töreninde Yüzük Kardeşliği
tekrar bir araya gelir. Aragorn’un isteği üzerine tacı ona Gandalf giydirir. Taç
giyme töreninden sonra ve Aragorn ile Arwen’in evliliğinin ardından Gandalf ve
kardeşliğin geri kalanı eve dönüş yolculuklarına başlar. Bu aynı zamanda
Gandalf’ın Orta-Dünya üzerinde son uzun yolculuğudur. Zira Sauron yenilmiş ve
görevi tamamlanmıştır. Geriye sadece 4 hobbit kalıncaya kadar diğer dostları ile
vedalaşır. Shire sınırlarına vardıklarında hobbitlerden ayrılır ve Tom Bombadil
ile görüşmeye gider.
Sonraki iki yıl boyunca Gandalf’ın ne yaptığı bilinmez. Sadece Tom Bombadil ile
“uzun” bir konuşma yapmış olması bile mümkündür. Her halükarda 29 Eylül 3021’de
Gri Limanlar’da Frodo ve diğerleri ile buluşur. Ak Gemi’ye binip denizi geçmeye
hazır durumdadır. Narya’yı açık bir şekilde parmağında taşımaktadır ve yanında
Gölgeyele vardır (hatta belki de at da onunla birlikte gemiye binmiştir).
Görevini tamamlamış ve 2000 yıl sonra evine dönüyordur. Samwise, Merry ve Pippin
ile vedalaşır ve Frodo ile birlikte Elrond, Galadriel ve Bilbo’nun beklediği
gemiye biner. Gemi Valinor’a giden gizli yolu izleyerek denizi aşar. Gandalf bir
kez daha Olórin olur. Maiar’ın en bilgesi ve görevine sadık kalan tek Istari…
Kişiliği
Yüzüklerin Efendisi’nde sıklıkla çabuk sinirlenen fakat aynı zamanda da çabuk
gülen biri olarak tasvir edilmiştir. Derin irfanı Valinor’da öğrendiği sabırdan,
tüm iyi huylu yaratıklara duyduğu ilgi ise yine burada öğrendiği merhametten
ileri gelmektedir. Sabır ve merhamet yetisi tekrar tekrar belirtilmiştir, hatta
düşmanının hizmetkârlarına bile karşı…
Gandalf’ı dikkatle izleyenler kendisinden, özellikle de gözlerinden yayılan
derin ve bilge bir güç aurası hissederler. Aynı anda hem müşfik hem de kabadır.
Patavatsızlığı nedeniyle sıklıkla etrafındakileri şaşırtmaktadır. Aptalca
davranışları azarlamaktan asla çekinmez fakat iyi niyetli hareket edenleri de
ödüllendirmekten geri kalmaz.
Hobbit irfanını öğrenme konusunda diğer büyücülere nazaran daha isteklidir ve bu
amaçla sık sık Shire’ı ziyaret eder. “Hobbit” isimli kitapta sıkça belirtildiği
gibi hobbitlerin doğası kendisini eğlendirdiği için bunu yapıyor olabilir. Ya da
belki de hobbitler dünyanın kötülükleri tarafından dokunulmadığından ve doğayla
insanlara nazaran daha yakın olduklarından da olabilir. Yine hobbitlerin
tarımsal yaşam tarzının Gandalf’ın ruhuna cazibeli gelmesi ve ona Valinor
bahçelerindeki günlerini hatırlatıyor olması da mümkündür.
Dış
Görünümü
Gandalf’ın ilk tasvirini içeren eser, 1930 yıllarının başlarında yazılan
Hobbit’tir. Gandalf’ın ünü tasvirinden önce işlenmiştir (“Gittiği her yerde sıra
dışı hikâyeler ve maceralar filizlenirdi”). Bilbo’nun Gandalf hakkındaki ilk
izlenimleri şu şekildedir:
…asa taşıyan
yaşlı bir adam. Uzun, sivri uçlu bir mavi şapkası, uzun gri renkli bir cübbesi,
beline kadar uzanan beyaz sakallarının üzerinde gri bir kaşkolü ve kocaman siyah
çizmeleri vardı.
Daha
sonra Tolkien, Gandalf’ı şu satırlarla kaleme almıştır.
…geniş omuzlu ve
yapılı bir vücudu olmasına rağmen ortalama bir adamdan daha kısaydı ve ilerleyen
yaşı dolayısıyla sürekli yanında taşıdığı kalın, kaba kesimli bir asaya
yaslanıyordu… Sivri uçlu şapkası geniş siperlikli ve mavi renkliydi. Uzun, gri
renkli bir cübbe giyiyordu fakat cübbesi dizlerinin altını geçmiyordu.
Giyilmekten eskimiş olsa bile Elflerin gümüşümsü gri rengindeydi. Tercih ettiği
renkler her zaman beyaz, gümüş grisi ve mavi olmuştur. Yabanlıklarda dolanırken
giydiği çizmeleri hariç… Bükük beline rağmen boyu en azından 5 ya da 6 ayak
uzunluğunda olmalı… Bu onu modern İngiltere’de bile kısa bir adam yapar,
özellikle de sırtındaki bükülmenin verdiği etkiyi de hesaba katarsak.
Sadece Arifler onun gerçek doğasını bilse de bu “büyücü-vari” görünümü çoğu
kimsenin onu bir basit hokkabaz ile karıştırmasına sebep olmuştur. Ölümden
döndükten sonra Saruman’ın yerine Divan’ın Başı olarak geriye gönderildiğinden
alâmetifarikası olan gri renk beyaza dönüşmüştür. Kitapta bu konu ile ilgili
olarak kendisinin artık bir şekilde Saruman olduğunu ya da Saruman’ın olması
gerektiği kişi olduğunu belirtmiştir.
Gemi yapımcısı Círdan bunu daha önceden görmüş ve
üç elf güç yüzüğünden biri olan Narya’yı Saruman yerine kendisine teslim edecek
kadar ona güvenmiştir.
Güç
ve
Yetenekleri
Hobbit isimli kitapta Gandalf,
diyar hakkında oldukça bilgi sahibi olan ve büyülü güçlere sahip biri olarak
tarif edilmiştir. Pipo içerken istediği yere yönlendirebildiği parlayan duman
halkaları üfleyebilmektedir ve Bilbo onun fantastik havai fişek gösterilerini
hatırlamaktadır. Goblin kasabasında kör edici ışıklar saçarak goblinleri
şaşırtmış ve cücelerin Puslu Dağlar’dan kaçmasına yardımcı olmuştur. Palamutları
fırlatılabilen ateş topaklarına çevirmiş ve kolayca sönmeyen bir alevle
yanmalarını sağlamıştır. Aynı zamanda hiç kimseye fark ettirmeden gelip
gidebilme yetisine de sahiptir.
Yüzüklerin Efendisi’nde havai
fişekler hakkındaki yeteneği bir kez daha gözler önüne serilir. Aynı zamanda
tipi esnasında ateş yakabilmek, çeşitli yoğunluklarda ışık oluşturabilmek (Moria),
kapıları sihir ile mühürlemek ve köprüleri yıkmak (Khazad-dûm) gibi güçleri
sergilenmiştir. Sinirlendiğinde ya da dövüşmek için ayağa kalktığında boyu daha
uzun yüzü ise korkutucu görünür. Aynı zamanda bir Balrog ile dövüşüp rakibini
öldürmüştür fakat kendisi de bu dövüşten sağ çıkamamıştır.
Orta-Dünya’ya Ak Gandalf olarak
geri gönderildiğinde daha büyük bir karizmaya, sınırlı derecede de olsa geleceği
görme gücüne sahip olmuştur. (Yine de bu gücü Mordor diyarını ve orada bulunan
Frodo ile Sam’i görebilmesine olanak sağlamamıştır.) Gücü ve otoritesi o kadar
artmıştır ki Saruman’ın asasını sadece konuşarak kırabilmiş, hain büyücüyü
Divan’dan kovarak otoritesini göstermiştir.
Özel
Ekipmanları
Bütün büyücüler gibi Gandalf da
bir asa taşırdı. Bunun bazı özel güçleri kullanabilmek için gerekli olup
olmadığı asla açıklanmamıştır. Yine de asa bazı zamanlarda gücünün odak ya da
çıkış noktası olarak görülmüştür (ışık yayması gibi). Büyü yapabilmesinde asanın
kendisine ne kadar yardımcı olduğu tam olarak bilinmez fakat Solucandil’in
Edoras’a girerken Gandalf’ın asasını yanında getirmesini önlemeye çalışması
dikkat çekicidir. Sanki asa olmadan Gandalf’ın güçleri sınırlı olacakmış gibi bir
izlenime sahiptir. Bu bilgi belki de kendisine Saruman tarafından iletilmişti.
Orta-Dünya’ya ilk ayak bastığı
gün Gemi yapımcısı Círdan tarafından
kendisine Ateş Yüzüğü Narya verilmiştir. Gandalf’ın yüzüğü o günden Üçüncü
Çağ’ın sonunda dek taktığı açıktır.
Üçüncü Çağ’ın 2941 yılında elf
kılıcı Glamdring’i bulmuş ve hep üzerinde taşımıştır. Bu aynı zamanda Balrog ile
dövüşürken de kullandığı kılıçtır.
Orta-Dünya’da geçirdiği zaman
boyunca sıklıkla pipo içerken görülmüş ve bunun kendisine büyük keyif verdiği de
gözden kaçmamıştır.
Etimoloji
:
- Olórin
ya da Olózin; kadim zamanlarda
Valinor’da kullandığı adıdır. Quenya dilindedir ve Olos kökünden dolayı
rüyalar ya da hayaller ile ilgili bir anlamı vardır. Belki de “hayalci”
-
Mithrandir; Sindarin dilindeki ismidir ve
Gondor’da kullanılır. Gri Hacı anlamına gelir.
-
Incánus; güney topraklarındaki ismidir ve hangi
dilde ya da anlamda olduğu belirsizdir çünkü Tolkien bu isim hakkındaki
fikrini birkaç kez değiştirmiştir. Latincede gri anlamına gelen Incanus
kelimesi, Westron dilindeki Gri örtü ve Quenya dilindeki Ind-cano
(Zihin-Efendisi) bu ismin açıklaması için üstadın düşündüğü açıklamalardan
bazıları…
-
Tharkûn; Khuzdul yani cüce dilindeki ismidir.
“Asalı Adam” ve “Gri Adam” anlamlarına gelmektedir.
- Ak
Süvari; Gölgeyele’yi sürdüğü zamanlarda kendine
takılan isim.
-
Gandalf Grihamut; Solucandil tarafından takılan
isimlerden biri.
-
Felaket Tellalı; kötü haberler ile birlikte
geldiği için kendisine verilen ad.
-
Láthspell; Solucandil tarafından takılan
isimlerden biri. Kötü haber anlamındadır.
Wand-elf
Efsanelere göre “Gandalf” isminin tercümesi “Elf-of-the-wand / Asanın elfi” (ya
da cane / baston, staff / değnek) anlamına gelen bilinmeyen bir isme denk gelir.
Veya eski kuzey diyarlarında daha çok bilinen adıyla “Wand-elf”. Orta-Dünya
halklarının büyük çoğunluğu oldukça hatalı bir şekilde Gandalf’ı insan olarak
görmüşlerdir ki aslında o bir Maia’dır ( Yani aşağı yukarı bir meleğe denktir).
Bununla birlikte o kadar yaygın olmayan bir başka yanlış kanı da onun ölümsüz
olması gerektiği ve büyü kullanabildiğine göre de bir elf olması gerektiğidir.
Bununla birlikte bir elf olamayacağı da açıktır. Çünkü o yaşlıdır fakat elfler
genellikle yaşlanmazlar. Böylece bu isim kendisine yapışır kalır. O da daha
sonraları kendini tanıtmak için bu ismi kullanır. Her ne kadar karşısındakiler
gerçek anlamını bilmeseler de…
Esin
Kaynağı
Galnalfr adı ilk olarak
Völuspá’daki
cüce isimleri listesinde görünür.
Völuspá,
İzlanda’ya ait bir şiir koleksiyonu olan
Edda’nın ilk şiiridir. On
üçüncü yüzyılda, eski Norveç dilinde yazılmıştır. Neredeyse bütün cüce isimleri
Völuspá’dan alınmıştır. Gandalfr’ın anlamı “Cane-elf” (Wand-elf ile olan
benzerliğe dikkat) yani Baston-elf’dir. Tolkien, Hobbit’i yazarken tüm cüce
isimleri ile birlikte bu ismi de alır (1930). Daha sonraları “başıboş bir
zamanında icat ettiği İzlandik olarak adlandırılmış cüce güruhu” sebebiyle
pişman olmuştur ve Üçüncü Çağ Orta-Dünyasında niçin Eski Norveç isimlerini
kullanmak zorunda olduğunu açıklama zorunluluğu hissetmiştir. Daha sonra Eski
Norveççenin Dale dilinin tercümesi olduğunu söyleyerek bu ikilemi çözmüştür.
Gandalf’ın görünüşü de Germen mitolojisinin bir başka etkisidir aslında. Çünkü
Germen mitolojilerinde Odin’in vücut bulmuş hali tek gözlü, yaşlı, uzun ve beyaz
bir sakalı olan, geniş siperlikli şapka giyen ve asa taşıyan bir gezgindir.
Hatta Tolkien 1946’da yazdığı bir mektubunda Gandalf’ı “Gezgin Odin” olarak
düşündüğünü belirtmiştir.
Tolkien “Der Berggeist / Dağ Ruhu” adı ile etiketlenmiş ve koruyucu kâğıdının
üzerine “Gandalf’ın kökeni” yazdığı bir kartpostala sahiptir. Kartpostalın
üzerinde bir kayanın üzerinde oturan sakallı bir figür resmedilmiştir. Adam
geniş siperlikli bir şapka ve uzun bir cübbe giymektedir. Humphrey Carpenter
isimli biyografi yazarı 1977’de yazdığı kitabında Tolkien’in bu kartpostalı 1911
yılında tatil için bulunduğu İsviçre’de satın aldığını söylemiştir. Bununla
birlikte Manfred Zimmerman bu resmin Alman artist Josef Madlener’a ait olduğunu
ve 1920’lerin sonlarına doğru resmedildiğini keşfetmiştir. Carpenter aynı
zamanda Tolkien’in kartpostalın kökeni hakkında yanıldığını sandığını da
belirtmiştir. Tolkien bu kartı 1930’ların başında almış olmalıdır yani Hobbit’i
yazmaya ve şekillendirmeye başlamıştır.