Valinor’da, Manwë tarafından bir divan toplandı. Bu muhtemelen, 2.Çağ’ın
ortalarında, güç yüzüklerinin yaratımından kısa bir süre sonraydı. Divan
esnasında Orta Dünya’ya beş temsilci gönderilmesine karar verildi. Gönderilecek
olanlar, ”güçlü, Sauron’a denk, yine de güçten yoksun ve ete kemiğe bürünmüş”
olmalıydı – yani Istari veya Büyücüler.
Gönderilenlerden biri, Valinor’da Curumo, Sindarin’de Curunír olarak bilinen
Saruman’dı. Kendisi aynı zamanda Aulë’nin oldukça kuvvetli bir Maia’sıydı (tıpkı
bir zamanlar Sauron’un da olduğu gibi... Aulë, Eru’nun ırkları yaratmasını
bekleyemeden kendi ırkını yaratan Vala’dır. Başka bir deyişle cüceleri yaratan
güçtür). Maiar da tıpkı Valar gibi insanın meleksel formlarıdır, sadece daha
düşük versiyonlarıdır. İkisi birlikte (Maiar ve Valar) Ainur’dur (tekili Ainu)
ve Arda’nın, yani dünyanın, yaratımından önce vardırlar.
Saruman, Manwë tarafından gönderilecek ekipteki gönüllülerden biriydi ve aynı
zamanda Olórin’den (Gandalf) sonrakidir. Saruman’ın Gandalf’a karşı olan
kıskançlığı burada bile baş göstermişti. Varda (Manwë’nin eşi), Gandalf’ı üçüncü
Istari, büyücü, olarak gösterdiğinde Saruman’ın içinde neden kendisi üçüncü
olarak seçilmedi diye bir fırtına kopmuştu. Saruman Radagast’ı kendinden aşağı
görmesine rağmen kendisiyle gelmesi için zorlamıştı.
Orta Dünya’ya Varışı
Birçok hikâyeye göre, Saruman Mithlond’a (Gri Limanlar), Eriador’un batısına,
bir gemiyle yalnız başına vardı. Bu varış yaklaşık 3.Çağ’ın 1000 yılında
gerçekleşmiştir ve yalnızca bir Sindarin elfi olan Círdan Saruman’ın kimliğini
ve kökenini biliyordu.
Burada iki kısa ama birbirinden biraz farklı hikâye vardır. Bunlardan ilki
Curumo’nun (Saruman’ın), Aiwendil’i (Radagast’ı) yanına Yavanna ona yalvardığı
için aldığıdır. İkinci hikâyeye göre ise, “Curumo’nun (Saruman) Aiwendil ‘i (Radagast)
yanına, Yavanna’nın eşi Aulë onu buna mecbur ettiği için” yanına aldığını
söyler. (Yarım kalmış Öyküler, Bölüm dört, Kısım II:
Istari).
Saruman, tıpkı kendisinden önce buraya gelen iki mavi büyücünün (yani Alatar ve
Pallando’nun) yaptığı gibi ilk olarak Orta Dünya’nın doğusuna gitti. 1500 yıl
sonra ise Sauron Dol Guldur’de yeninden güçlendiği sırada yönünü batıya çevirdi.
3.Çağ’ın yaklaşık 2463 yılında Ak Divan ilk kez kurulduğunda Saruman divana
liderlik yapacak kişi olarak seçildi. O zaman bile Saruman, Sauron’un yeniden
güçleneceğini hissetmişti ve gücüne karşı içinde büyük bir arzu ve kıskançlık
baş gösterdi. Özellikle de Tek Yüzük’e karşı… Tesadüfen bu yıl aynı zamanda
Gollum’un Tek Yüzük’ü bulduğu aynı yıldı.
Ak Divan’ın Başı
3.Çağ’ın 2759 yılında Gondor’un o zamanki Vekilharcı olan Beren, Isengard
halkasında bulunan Orthanc Kulesini karargâh olarak kullanması için Saruman’ın
emrine verdi. Böylece Saruman, Batı’nın özgür halkalarının savunması için önemli
bir nokta olmuş oldu. Orthanc’da, bir Palantír’e, yani 7 kadim görme taşından
birine rastladı ancak bu bilgiyi gizli tuttu, özellikle de Ak Divan’dan. Daha
sonraki zamanlarda da taşı kullandığını gizleyerek Divan’a ihanet edecekti.
3.Çağ’ın 2850 yılında, Gandalf Dol Guldur’a girdi ve şeytani varlık Sauron’un
dönüşünü doğruladı. Saruman’ın tavsiyesiyle Ak Divan, Dol Guldur’a saldırmama
kararı aldı. Bu olayla birlikte Gandalf ilk kez, Saruman’ın Tek Yüzük üzerinde
bir hâkimiyet arzusu olduğuna dair şüphelendiğini gösterdi.
Saruman’ın Divan’ın Dol Guldur’ saldırmasını engellemesinin arkasındaki gerçek
stratejisi, Sauron’un gücünü toplamasına devam etmesine izin vermek ve bu sayede
Tek Yüzük’ün kendisini ortaya çıkarmasını sağlamaktı. Bu noktada, Saruman yüzüğü
ilk olarak kendinin ele geçirmeye gücünün yeteceğini umuyordu. Kısa süre içinde,
Sauron’un yüzüğün bulunabileceği yerler hakkında beklediğinden daha fazla şey
bildiğini fark etti ve 3.Çağ’ın 2941 yılında nihayet Sauron’a karşı Dol Guldur’a
bir saldırı düzenlenmesine razı oldu. (Bu noktada Sauron, Mordor’a geri çekildi
ve 5 Ordular Muharebesi yaşandı.).
Görülen o ki ya bu zamanlarda ya da yüzük-bilimine dair olan çalışmaları
başarıya ulaşmadan kısa zaman önce Saruman, Noldor’lu Eregion’un yeteneğinin bir
kısmını taklit etmeyi başardı ve kendi güç yüzüğünü yarattı. Muhtemelen bu
yüzüğü güçlerini artırmak için kullandı ve sesinin de gücü ile birlikte çok daha
büyük bir büyücüye dönüştü. Ancak görünen o ki, Saruman’ın yüzüğü, Tek Yüzük
şöyle dursun, Elflerin Üç Yüzüğü kadar bile güçlü değildi.
Sauron Dol Guldur’u terk etti, yeniden ortaya çıktı ve Mordor’da hükümdarlığını
başlatarak kendini tamamen açığa çıkardı. Mordor’da, Minas Ithil (ya da sonraki
ismi ile Minas Morgul)’de ele geçirdiği palantír sayesinde Saruman ile temas
kurmayı başardı. Gandalf’a duyduğu aşırı kıskançlık ve gittikçe büyüyen gururu
ile kibiri, palantír vasıtası ile Düşman tarafından çarpıtıldı, sonunda Saruman,
Sauron’un bir hizmetkârı haline geldi. (Yine de gizliden gizliye Tek Yüzük’ü
kendisi için ele geçirmeyi umuyordu.)
Yüzük Savaşı
Yaklaşık olarak
bu zamanlarda, Rohan’ı kontrol etme teşebbüsleri adına Saruman, Kral Théoden’in
akıl danışmanı olan Solucandil Gríma’nın sadakatini satın aldı. Böylece Gríma,
Sauron’un artan güçlerine karşı hiçbir şey yapmama konusunda kralı ikna etmeye
ve ona bu yönde tavsiyeler vermeye başladı. Eğer ertesi yıl Gandalf bu olaya el
atmayıp, Kral Théoden’e sağ kolunun gerçek yüzünü göstermeseydi ve kralı tekrar
eski, sağlıklı haline döndürmeseydi Saruman ve Solucandil’in bu ihaneti Rohan
ordusunun gücünü büyük ölçüde zayıflatacaktı.
Gandalf, Tek
Yüzük’ün keşfedişini ve yüzüğün yerini kendisine iletinceye kadar Saruman gerçek
niyetini açığa vurmadı. Gandalf bu bilgiyi kendisine aktardığında ise Saruman
ona, Karanlık Lord ile olan anlaşmasını itiraf etti ve Sauron’a katılmadıkları
takdirde kaybetmeye mahkûm olduklarını dile getirdi. Kendini “Renkli Saruman”
olarak ilan etti ve Gandalf kendisine katılmayı reddettiğinde onu Isengard’da
hapsetti. Daha sonra Gandalf kaçmayı başardı ve Elrond’un Divanı’nda Saruman ile
arasında geçenleri anlattı. Böylece Saruman’ın ihaneti Ak Divan’ın geri kalanı
tarafından da bilinir oldu.
Saruman çok
geçmeden Cadı-Kral Isengard’a geldiğinde yalan söyleyerek yeni efendisi Sauron’a
da ihanet eder. Sauron, birkaç yıl önce yüzüğü bulan Baggins’i ve onun memleketi
olan Shire’ı araması için Nazgûl’u göndermişti. Saruman, Shire hakkında hiçbir
şey bilmiyormuş gibi davrandı. Fakat daha sonra Nazgûl, onun gönderdiği Shire
ajanlarından birini yakaladı. Böylelikle Saruman iki taraf tarafından yakalanmış
ve hain olarak damgalanmıştı. Bu andan sonra Saruman Tek Yüzük’ü ele geçirmek
için tüm gücünü ve imkânlarını ortaya koymaya başladı.
Saruman vakit
kaybetmeden Rohan’a saldırı planlarına, Kral’ın oğlu olan Théodred’i öldürme
girişimlerine, Shire’dan kaçan Frodo Baggins’i yakalamak için ajanlarını
göndermeye ve Frodo ve arkadaşlarının Gondor’a doğru izleyebileceği muhtemel
yollara akıncı grupları yollamaya başladı. İronik olarak bu akıncı gruplarından
biri Peregrin Took ile Meriadoc Brandybuck’ı yakalayarak ikiliyi tam zamanında,
Entleri harekete geçirmeleri için Fangorn Ormanı’na taşıdı. Gandalf, Saruman’ın
bu sıralarda yüzük kaybolmadan önce onu taşıyan Isildur’un kalıntılarını da
bulduğundan ve onları da yok ettiğinden şüpheleniyordu.
Saruman’ın
Shire’a kurduğu şebeke Frodo Baggins’i ele geçirmeyi başaramadı, kısmen de olsa
tek başarılı olan akıncıları Éomer tarafından durdurdu, Gandalf Rohanlıları
zafere götürdü ve Entler Isengard’ın kontrolünü ele geçirdi. Tamamen
yenildiğinin farkında olan Saruman yaptıkları yüzünden pişmanlık duymayı ve af
dilemeyi düşünse de son anda bundan da caydı. Hâlâ kaçabileceğine dair biraz
umudu vardı ve bu ufacık umut kırıntısı bile yok etmeye çalıştığı kişilerin
ellerinde alay konusu olmaktan çok daha iyi görünüyordu gözüne. Gandalf ve
Théoden’i davasına katmak için son bir çaba daha sarf etti fakat başaramadı;
asası kırıldı ve Istari arasından kovuldu.
Gandalf’ın
esareti sırasında Saruman Orclardan, Doğudöllerinden ve Uruk-hai’lerden oluşan
ordusunu kurmaya başlamıştı. Ta ki Gandalf ve Entler gelip Isengard’ı yok
edinceye kadar… Eğer işler daha yavaş gelişmiş olsaydı ya da Gandalf doğru
zamanda doğru yerlerde olmasaydı Solucandil, Rohan üzerinde tam bir hâkimiyet
kurabilir ve böylece Rohan esaret altına girebilir veya yok edilebilirdi.
Saruman
planlarında başarılı olamadı çünkü Gandalf’ın kaçışı yüzünden hamlelerini
çabucak ve acele ile gerçekleştirmek zorunda kaldı, onları mükemmelleştirmek
için yeterli zamanı yoktu. Saruman kendisini halen “düşmemiş” olarak görürken
Gandalf’ı kendi yanına çekeceğine gerçekten de inanmıştı ve Gandalf onu
reddettiğinde ise kendini ihanete uğramış gibi hissetti. Emyn Arnen’de yüzüğü
kendisi için ele geçirmeyi başaramaması planlarını daha da fazla bozdu çünkü
artık Mordor tarafından da bir hain olarak görünecekti.
Yüzük Savaşı’nın
son kısımlarında saf dışı bırakılan Saruman, sesinin büyüsünün de yardımıyla
Entleri kendisini bırakmaları yönünde ikna etti. Ardından ajanı Lotho Torbaköylü-Baggins
sayesinde kontrolünü ele geçirdiği Shire’a gitti. Son günlerini Sharkey takma
adı ile burada kurdu bir haydut çetesini yöneterek geçirdi. 3. Çağ’ın 3019
yılında Frodo ve arkadaşları Shire döndü ve buradaki operasyonlarına son verdi.
Solucandil, Saruman’a ihanet etti ve onu bıçaklayarak öldürdü.
Bir Maia olan
Saruman gerçekten ölmedi elbette fakat ruhu şeklini kaybetti. Tıpkı Númenor’un
düşüşü sırasında ve Son İttifak’taki yenilgisinden sonra Sauron’un da kaybetmiş
olduğu gibi… Bedenini kaybettiğinde ruhu Mandos’a gitmeliydi, tüm Elfler,
insanlar ve diğerleri öldüklerinde gidecekleri salonlara… Ama salonlara gidişi
engellendi ve belki de (Tek Yüzük’ün yok edilişinin ardından tıpkı Sauron gibi)
Orta-Dünya üzerinden güçsüz ve amaçsızca dolaşmaya mahkûm edildi.
Özellikleri
Saruman siyah
saçlı, ihtiyar bir adam görünümündeydi. Üçüncü Çağ’ın sonlarında saçının ve
sakalının büyük çoğunluğu beyaza dönmüştü. Sahip olduğu tek siyah saç
dudaklarının ve kulaklarının çevresindekilerdi. Uzun boylu, uzun suratlı ve
derin, karanlık gözlere sahip bir adamdı. Beyaz bir cüppe giyerdi. Daha
sonraları cüppesini o yürüdükçe renk değiştiren başka bir tane ile değiştirdi.
Gerçekte o ne bir
insan ne de çoğu kişinin şüphelendiği gibi bir Elf değildi. Aksine, ete kemiğe
bürünmüş bir Maia idi, bir Istar. Ölümsüz ve oldukça güçlü bir varlıktı fakat bu
güçleri ne kadar kullanabileceği sınırlandırılmıştı. En belirgin güçleri sesi ve
irfanıydı.
İnsanlar
tarafından kendisine verilen isim, Saruman, Rohan lisanındadır. Tolkien’in
çalışmalarında İngilizce, Westron diline yani Ortak Lisan’a denk gelirken bu
dilin atası olan Anglosakson İngilizcesi ise Rohan diline tekabül etmektedir.
(Tıpkı Sayın Erkal’ın Ortak Lisan için modern Türkçeyi, Elf Lisanı için
Osmanlıcayı, Rohan Lisanı için ise Orta Asya Türkçesi kullanması gibi…) Tolkien,
Anglosakson kökenli olan ve “skill / yetenek” ya da “cunning / kurnaz” anlamına
gelen serau kelimesini kullanmıştır. Bir dilbilimci olan Tolkien’in, bu
ismin aynı zamanda gerçek bir tarihi kişi olan ve adının anlamı “divanının
reisi” anlamına gelen Jaruman ile olan benzerliğinin farkında olması da
mümkündür. Saruman’ın Westron dilindeki ismi ise bilinmemektedir.
Elfler arasındaki
adı Curunír, genellikle “Ak” anlamına gelen 'Lân (veya Glân) takısıyla birlikte
kullanılırdı. Valinor’daki ismi Curumo ise Quenya Lisanı’ndaki orijinal ismidir.
Sindarin Lisanı erkeklik belirten –mo takısı olmadığından bu takı
Quenya’da olmayan –ndir ile değiştirilmiştir (Curumo – Curunír).
Güçleri
“Derin Sanatlar”
(ya da Orta Dünya’da da denildiği gibi büyü” irfanı Saruman’ın en çok
ilgilendiği konuydu. Özellikle de Güç Yüzükleri ya da palantiri gibi güçlerle
ilişkili olan konular… Aynı zamanda Númenor, Gondor ve Moria gibi güçlü ve kadim
krallıklar hakkında da çok derin bir irfana sahipti.
Sesi ve konuşma
şekli olağanüstü derecede ikna edici ve normal hitabet sanatına göre çok daha
güçlüydü. Bu gücünü bir kişi ya da grup üzerine odakladığı zaman kalplerine
hükmedebilir, yüreklerine korku salabilir veya onlara istediği gibi yalan
söyleyebilirdi. Dinleyenlerin söylediklerine göre bu güç ya konuşma sürdükçe
devam ederdi ya da yüreklerine sonsuza kadar kök salardı.
Makine aksamları
ve kimya bilimini de kapsayan diğer irfan güçleri muhtemelen büyü gücünden
ayrıydı (Örneğin Uruk-hai ordusunun Miğfer Dibi’nde kullandığı “patlayıcı
ateşler”). Makineler ve motorlar Isengard ve Shire’da dikkat çeken
karakteristiklerinden biridir. Bu, büyük ihtimalle Sauron’u taklit etme
çabasından ileri gelmektedir.
Kimya bilgisi
biyolojik alanlara da yayılmıştır. İnsan ve Orcları birleştirerek melez bir ırk
olan ve güneşten korkmayan Uruk-hai ordusunu yaratmıştır. Bree’de bulunan
ajanlarının da Orc kanına sahip olduğu söylenmektedir. Aynı zamanda kuşları da
kendi amaçları için kullanmıştır. Bunu Radagast aracılığı ile yapmış olması da
mümkündür.
Gri Gandalf’dan
daha kudretli olarak gösterildiği için Gandalf ile aynı derecede sihir gücüne
(ışık oluşturmak, kilitleri açmak, ateş yaratmak vb.) sahip olduğunu söylemek
yanlış olmaz.
Kişiliği
Aslında Saruman
görünüş ve huy olarak Gandalf’a benzemektedir. Fakat Gandalf’ın aksine Saruman
gururludur. Kendisini Istari arasında en güçlü kişi olarak görürdü ve Boz
Radagast’ı açık bir şekilde küçümserdi. Aptal da değildi (her ne kadar
Radagast’ın öyle olduğunu düşünse de), Gandalf’ın gücünü fark etmişti ve kısa
süre içinde onu dengi olarak görmeye başlamıştı. Daha sonra ise acı içinde,
aslında kendisinden bile üstün olduğunu da fark etti. Gandalf’ı kıskanmaya ve
Gandalf’ın aleyhine çalıştığına inanmaya başladı. Böylece asıl kendisi Gandalf’a
ve Ak Divan’ın geri kalanına karşı çalışmaya başladı.
Büyük bir
ihtimalle Saruman, başlangıçta görevine sadıktı ve Sauron’u durdurmak amacı
güdüyordu. Fakat gururu ve kibiri (aynı zamanda Gri Gezgin’e duyduğu kıskançlık)
onu hizmet ettiği davaya karşı bir haine çevirdi. İhaneti aniden değildi,
zamanla yavaş yavaş büyüdü ve sonunda kendisini başka bir yol izleyemeyeceğine
dair ikna etti ve artık yaptıklarının geri dönüş olmayacağına inandı. İçine
düştüğü bu durumdan en çok Gandalf’ı sorumlu tuttu ve bu hatalı inanışı onu
hatalarından kurtulmaktan alıkoydu. Çünkü suçlaması gereken kişi yalnızca
kendisiydi ama o buna inanmayı reddediyordu.
Politik
ilişkileri
İnsanlarla olan ilişkileri
Tolkien, Saruman
için “en çok insanlar arasında dolaştı.” demiştir. Her zaman güç aradı ve Üçüncü
Çağ’daki en güçlü krallıklar insanların ellerindeydi.
Orta-Dünya’nın
doğusuna yaptığı yolculuklar hakkında hiçbir kayıt bulunmaz. Fakat batıya
döndüğünde bir süre Gondor’un bir hizmetkârı olarak çalıştığı bilinir. Bu süre
içerisinde dönemin Gondor Vekilharcı olan Beren tarafından kendisine Orthanc’ın
anahtarları teslim edildi ve kulenin muhafızı olarak atandı.
İleriki yıllarda
Saruman, herhangi bir hüküm (ya da Gondor’dan gelen bir itiraz) olmadan Orthanc
kulesinin kendisine ait olduğunu iddia eder. Yine de hâlâ Gondor ve Rohan’a
sadıktır. Bu zaman zarfında Minas Tirith arşivlerindeki parşömen ve kitapları
uzun uzun incelemiş ve çalışmalar yapmıştır.
İhanete başladığı
zamanlarda bile planlarını gerçekleştirebilmek için insanlardan faydalanmıştır.
Ne de olsa Saruman hilelerin efendisiydi ve eski garezleri kolaylıkla yeni bir
nefrete dönüştürebiliyordu.
Doğudölleri
ordusunda kendilerine yer bulmuşlardı ve büyük bir ihtimale bu adamlardan
bazıları Uruk-hai ordusunun yaratılışı programında da yer almıştı.
Doğudöllerinin, “Saman kafalar” gelmeden uzun süre önce Rohan
düzlüklerinde yaşadığı ve liderleri Freca’nın Miğfer tarafından öldürüldüğü eski
hikâyelerde anlatılanlardır.
Solucandil Gríma,
Saruman’ın planlarında hayati bir yere sahipti. Yaşlanan Kral Théoden’in
danışmanı olan Gríma gizliden gizliye kralın kuzeni olan Éowyn’i arzulamaktaydı.
Fakat Éowyn onu reddetmişti. Solucandil’in mi Saruman’a yanaştığı yoksa tam
tersinin mi olduğu kesin değildir. Fakat kesin olan bir şey vardır ki Saruman,
Solucandil’i kralı zayıflatması, diğer danışmanlarda hatta kendi tebaasına bile
yabancılaştırması için kullanmıştır. Ta ki Grima, Rohan’ın asıl lideri olana
kadar…
Elflerle olan ilişkileri
Saruman bir
zamanlar Elfler ile iyi geçinirdi ve Sauron’a karşı birleşmiş bir grup Elf ve
Istari’den oluşan Ak Divan’a lider olarak seçilmişti.
Bununla birlikte
Saruman Üçüncü Elf Güç Yüzüğü olan Narya’nın Gemi yapımcısı Círdan tarafından
Gandalf’a verildiğini de biliyordu. Bu Gandalf’a karşı olan kıskançlığını daha
da körükledi ve Elfler karşı kin duymaya başladı.
Elfler,
Saruman’ın Orta-Dünya’nın batısındaki aktiviteleri sırasında göz ardı edildi.
Onların ülkeleri az ve gizliydi ve bazı harika güçler barındırsalar bile bunları
Saruman’ın ilginç ya da kullanışlı bulacağı şekilde göz önüne çıkartmak gibi bir
alışkanlıkları da yoktu. Aynı zamanda Elfleri bükmek ve manipüle etmek diğer
ırklara göre daha zordu.
Karargâhı olan
Isengard, bir Elf krallığı olan Lothlórien’e çok yakın olmasına rağmen Saruman
onlarla yok denecek kadar az temas kurmuştu. İhanetinden sonra ise Galadriel’e
asla güvenmediğini ve Gandalf’ın kendisine karşı hazırladığı planlarda ona
yardım ettiğinden şüphelendiğini açıkça ifade etmişti.
Özet olarak
Saruman, Elferle çok az ilgilenmiş ve onlardan çok az faydalanmıştır.
Istari / Büyücüler ile olan ilişkileri
4Saruman,
Valinor’dan ayrılırken her ne kadar bundan nefret etse de Yavanna’nın isteği
üzerine Radagast’ı da yanına eş olarak aldı. Yine de Orta-Dünya’ya ilk olarak ve
yalnız başına varmayı başardı. Kısa bir süre sonra diğer iki Mavi Büyücü (Alatar
ve Pallando) ile Doğu’ya gitti ve tek başına döndü. Ithryn Luin (Elflerin deyimi
ile Mavi Büyücüler) Düşman’ın iradesine karşı Doğu’da pek çok müthiş iş başarmış
olabilirler. Yazgıları hakkında bilinen şeyler pek azdır.
Saruman onu
sürekli küçümsemesine rağmen Radagast kendisine gayet iyi (ve olaylardan tamamen
bihaber) şekilde hizmet etti. Saruman her ne kadar Gandalf’a “Ona biçtiğim rolü
oynayacak kadar aklı varmış.” dese de (Gandalf’ı Isengard’a gitmeye ikna ederek)
Radagast aslında daha fazlasını yaptı. Saruman’ın (ve de Gandalf’ın) isteği
üzerine kuşları Saruman’a ve Gandalf’a haber taşımaları için görevlendirdi. Bu
yolla hem Saruman oldukça kıymetli şeyler gördü hem de Gandalf, Orthanc’in
tepesindeki esaretinden kurtuldu. Dürüst ve soylu Radagast, Yavanna’nın
kendisine verdiği göreve sadık kalmış ve Orta-Dünya’daki kuşları ve hayvanları
(örneğin kartalları) kullanarak Sauron’a karşı olan mücadelede oldukça önemli
bir rol oynamıştır.
Saruman, her
zaman Gandalf’ı kıskandı ve onun kendisinden bazı sırları sakladığına inandı.
Aslında bu şüphelerinde tamamen haksız da sayılmazdı çünkü Gandalf, Bilbo’nun
yüzüğü hakkındaki bilgilerini ve şüphelerini kendisinden saklı tutmuştu. Gandalf
aynı zamanda Narya’yı da bir sır olarak saklamıştı.
Gandalf da
Saruman’ın Tek Yüzük’ü kendisi için ele geçirmek istediğinden şüpheleniyordu.
Hatta Ak Divan’ın bir toplantısında bu şüphesini hafiften belli etmişti. Gandalf,
piposunun dumanı ile neredeyse dokunulacak kadar somut olan yine de sonunda
dağılıp giden dokuz küçük duman halka ve bir tane de büyük halka oluşturmuş ve
bununla Saruman’ın Tek’i kendisi için istemesinin sonucunu sembolize etmişti.
Genel olarak
Saruman, Gandalf’ı kendisinin tek dengi olarak gördü ve ona korku ile karışık
bir saygı duydu (her ne kadar saygısını göstermese de). Her zaman Gandalf’ın
yaptıklarını dikkatle izledi. Hatta Shire’a gönderdiği ajanları sayesinde
öğrendiği pipo içme alışkanlığını bile ondan kaptı.
Olaylar iyice
ortaya çıkmaya başladığında ise Gandalf’ı kendisi için bir müttefik olarak
gördü. Muhtemelen bu Saruman için sadece politik bir durum değil aynı zamanda
duyduğu saygı, yoldaşlık hissi ve paylaştıkları yazgı gibi sebepler ifade
ediyordu. Bir ihtimalle de Sauron’un tek hizmetkârı pozisyonunda olmaktan
korkuyordu.
Şüphesiz Saruman,
Gandalf’a göre daha güçlüydü. Narya yüzüğüne sahip olmasına rağmen bile Gandalf
onu mağlup edememiş ve Orthanc kulesinde esir olmuştu. Kitapta Saruman’ın
güçlerini kaybettiğine ya da Gandalf’ın güçlerinin arttığına dair bir metin
bulunmamaktadır. Fakat Gandalf, “Ak Gandalf” olarak döndüğünde Saruman’ı sadece
iradesi ile çağırabilmiş, huzurunda zorla tutabilmiş ve tek bir sözü ile asasını
kırabilmiştir (tüm bunların Saruman’ın sahip olması gereken güçleri temsil
ediyor olması muhtemeldir).
Saruman birkaç
kez gururunu bir kenara atmaya ve Gandalf’tan yardım istemeye yaklaşmıştır. Buna
en yakın olduğu zaman, Yüzük-Tayfları’nın (Shire’a olan yolculukları sırasında)
Isengard’a uğradıkları ve Gandalf’ın halen kulede esir tutulduğu andır. O an
Saruman içinde bulunduğu durumun arkına varmış ve Gandalf’dan özür dilemek için
harekete geçmiştir. Fakat bulduğu tek şey esirinin çoktan kaçmış olduğudur.
Orclar ile olan ilişkileri
Saruman, Orc
gücünün büyük çoğunluğunu muhtemelen Puslu Dağlar üzerindeki kabilelerden hatta
belki de Moria’dan almıştır. Bilbo ve cüceleri kovalayan, Warg binici Orcları
kullanmıştır.
Isengard’da Orc
üretmiş hatta insan-orc karışımı melezler üretip Uruk-hai birliklerini
oluşturmuştur. Görünüşe göre bu amaçla Orcları insan eti ile beslemiştir.
Uruk-hai ordusu
daha ağır, daha güçlü ve güneşe dayanıklı olmak gibi özelliklerinin yanı sıra
büyük bir disiplin ve sonsuz bağlılık da göstermektedir. Uruk-hai ve insanlar
arasında Orc görünümlü, çeşitli dereceleri olan orta sınıflar da vardır. Bu
sınıflar Merry ve Pippin tarafından Saruman’ın normal ordusunun bir parçası
olarak belirlenmiştir (ele geçirildikleri zamanı hatırlayarak).
Saruman’ın
hizmetkârları onu hem Isengard’da hem de Shire’da “Sharkey” olarak
adlandırmıştır. Bu muhtemelen Kara Lisan’da “yaşlı adam” anlamına gelen
sharku kelimesinin bir çeşit uyarlamasıdır. Saruman kelimenin anlamından
bihaberdir (Gandalf ise dili iyi bildiğinden manasını bilir). Belki de bu ismin
kendi adının Orc lisanındaki söylenişi olarak algılamıştır. Bunun anlamı ise
Orcların Saruman’ı gerektiği kadar ciddiye almadıklarıdır.
Entler ile olan ilişkileri
Saruman,
Isengard’a yerleştikten kısa bir süre sonra Entler ile temas kurmuştur. Entlerin
en yaşlısı olan Ağaçsakal onu buyur etmiş ve ormana girişini serbest kılmıştır.
Saruman aynı
zamanda Entlerin hatırlayabildikleri kadar eski zamanları öğrenebilmek için
Ağaçsakal’a danışmıştır. Saruman bu iyiliği karşılıksız bırakmış, sadece
dinlemekle yetinmiştir.
Entler,
Saruman’ın ihanetini önceden görmüş ve bu konu hakkında oldukça
endişelenmişlerdir. Özellikle de Saruman’ın Orcları Fangorn’un kıyısındaki
ağaçları ocaklarında kullanmak için (veya bazen hiç sebep bile yokken) kesmeye
başladıkları zamanlarda…
Entlerin bazı
şeylerin nasıl olması gerektiğine dair bir düzen duyguları olduğu da
görülmektedir. İnsan ve Orcların melezleştirilmesi onları bir nebze de olsa
alarma geçirmiş, Saruman’ın endişelenmesi gereken düşmanları arasına yenisini
katmıştır. Aynı zamanda bu endişeleri Saruman’ın ihanetinin de sebebidir çünkü
Entlere göre Istari, özel sorumluluklara sahip olmalıydı.
Saruman Entleri
ve Fangorn’u endişe duymaksızın ve sonuçlarını düşünmeden kullanmıştır. Entlerin
yeteneklerini ve harekete geçtiklerinde kazandıkları azimlerini açık bir şekilde
yanlış yargılamıştır.
Saruman, bunu
kullanışlı bulduğu zamanlarda Entlerin düşünce yapısını anlama yeteneğine açıkça
sahiptir. Çünkü Ağaçsakal ile sadece konuşarak kendisini Orthanc’deki
esaretinden kurtarmayı başarmıştır - Entler canlıların
kafese kapatılmasından hoşlanmazlar.
Hobbitler ile olan ilişkileri
Gandalf’ın onlara
duyduğu özel ilgiyi fark edene kadar Hobbit ırkı ve onların ülkeleri Saruman’ın
ilgisini hiç çekmemiştir.
Gandalf’ın
işlerine duyduğu gizli ilgi sebebiyle Hobbitlere ve Shire’a giderek daha fazla
odaklanmaya başlamıştır. Kısa bir süreliğine oraya gizlice seyahat etmiş ve
diyarın haritalarını çıkartmıştır. Gandalf bunun farkındadır fakat o zamanlar bu
onu sadece eğlendirmiştir.
Gizlice pipo
içmeye başlamıştır. Tütün ihtiyacını karşılamak için Isengard ile Shire arasında
bir alış-veriş başlatmış, parasının gücü ve yaratabileceği bozulma ilgisini
çekmiştir. Ajanlarının bazıları gizlilikle Shire’a girmiştir, bazılarının
varlığı ise Gandalf ve Kolcular tarafından bilinmektedir.
Hobbitlere karşı
olan nefreti Gandalf’ın onlara gösterdiği dikkatten ve bu dikkati Saruman’a ya
da onun planlarına göstermediğinden kaynaklanıyor olabilir. Hobbitlerin Tek
Yüzük’ü Gandalf ile birlikte kendisinden sakladıklarını öğrendiğinde ise
nefretinin büyümüş olduğu kesindir.
Bu bilgiyi
öğrenmesi ve Yüzük-tayflarının Yüzük Taşıyıcısı’nı bulmak için Shire ile
Ayrıkvadi arasında avlanmasının sebep olduğu ani aciliyet, bölgedeki
aktivitelerini arttırmasına sebep oldu.
Daha sonra
Isengard’daki hükümdarlığının Entlerin ellerinde (ya da dallarında) son
bulmasından dolayı ortalığı ayağa kaldıran Peregrin Took ve Meriadoc
Brandybuck’ı suçlamış da olabilir.
Sauron’un
düşüşünden sonra Saruman Entlerin elinden kurtuldu ve Shire’a giderek burada
oluşturduğu haydut şebekesinin başına geçti. Derhal yıkım işlemlerine başladı,
hava kirliliği yarattı, cinayetler işletti, yangınlar başlattı ve sebepsiz yere
ağaçları kestirdi. Bunu Gandalf’a karşı son bir darbe olarak düşünüyordu. Aynı
zamanda evini yerle bir eden Hobbitlerin her şey bittikten sonra huzurlu
yuvalarına dönmeleri fikrine katlanamıyordu. Özellikle de Hobbitler kendi evinin
yıkımına neden olduktan sonra…
Bu son çabaları
da bir Hobbit Ayaklanması ile son buldu ve Frodo Baggins’i öldürmeye çalışmasına
rağmen hayatı bağışlandı. O anda Frodo’ya gerçekten de saygı duydu ve bu oldukça
kısa ömürlü oldu.
Valar ve Maiar ile olan
ilişkileri
Saruman, Manwë
buna karşı gelse de Orta –Dünya’ya gitmeye oldukça hevesliydi. Ölümünden sonra
Valinor’a dönmesi engellendi. Ayrıca yeniden hayata dönmesine de izin verilmedi
ve bir duman haline gelip yok oldu. Saruman gibi Aulë’nin bir Maia’sı olan
Sauron onu hem kendisine hayran bıraktı hem de korkuttu. Kibirinin boyutu en
üstlerde iken Saruman, Sauron’un yerini yeni bir Karanlık Lord olarak almayı
düşündü fakat sonunda kendini çok daha büyük bir ruh ile karışırken buldu.